NE DEMIŞ Mehmet Akif; “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”. Üniversitenin adı; Medeniyet Üniversitesi. Hastanenin adı; Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Hastane yoğun. Doktorlar nefes alamıyor. Ambulanslar bir biri ardına hasta taşıyor. Servislerde hasta yatıracak yer yok. Yoğun bakım da yatak sayısı yetersiz. Buna rağmen, hastane çalışanları öz verili. Hastane eski. Yenisi hemen yanında yapılıyor. Gelecek yıl taşınma hesapları yapılıyor. İnşaatı ‘ Taş Yapı’ üstlenmiş. Bir dönem Ankara ile arası açık olan şirket, görünen o ki; ilişkileri düzeltmiş(!). Sırtını Ankara’ya dayayan şirkete her kapı açılıyor.
İnşaat, hastanenin hemen yanında. Doğal olarak iş makineleri sanki hastane içinde çalışıyor. Gürültü her katta ve odada etkili oluyor. İlginç olan; gündüz hastaları, doktorları, hastane çalışanları ve hasta yakınlarını bunaltan Taş Yapı; çalışmayı gece de sürdürüyor. Kırıcılar, sabaha kadar ara vermeden kaya-taş kırarken, iş makineleri kamyonlara moloz ve toprak dolduruyor. Gürültü yüzünden hastalar uyuyamıyor. Hasta yakınları 155’i arayarak, durumdan şikâyetçi oluyorlar. Polis, birkaç dakika sonra inşaat geliyor. Ancak bir şey yapamıyor. Taş Yapı’nın sabaha kadar çalışma izni var(!).
Adında kalmış
‘Medeniyet’ Üniversite ve Hastanenin adında kalmış. İnşaat firması ve ona izin verenlerin ‘medeniyetten’ pek haberleri yok. Dünyanın hiç bir ülkesinde hastane yanında sabaha kadar iş makineleri çalışmaz. Çalıştırmazlar. Türkiye’de hasta sağlığı değil, inşaat şirketi ve de kar-getirim önemli. Şirketin yönetenlerle ile arası iyisi gerisi teferruat. Bütün kapılar açılıyor. Varsın hastalar rahatsız olsun. Kimin umurunda! İstanbul’u yönetenlerin mi? İstanbul Belediye si mi? Başkan Ekrem İmamoğlu mu? Onlar ise kayyum atanan PKK belediyelerini ziyaretle meşguller!
Polis bir şey yapamayınca, hasta yakınları Sağlık Bakanlığını arıyor. Telefona çıkan görevli şikâyeti not alıyor. O kadar... Bir gecede 10’dan fazla şikâyet gitmesine rağmen Ankara’nın kılı kıpırdamıyor. İstanbul belediyesi ise ihaleyi Ankara’ya atıyor. Taş Yapı’ya sabaha kadar iş makineleri ile beton kırma izni veren, Çevre Şehircilik Bakanlığı yetkilisi, Ahmet Ayyıldız’a hasta yakınlarının bir sorusu var: Hastanede bir yakınınız yatsaydı, iş makinelerinin çalışmasına izin verir miydiniz? Bir soru da bendenizden: Kamu yararı, hasta sağlığından daha mı önemli? Ne hakkınız var? Canıyla pençeleşen ve dinlenmeye ihtiyacı olan hastaların uykularını haram etmeye. Onların sağlığı ve canı ile oynamaya. Bir düşünün, makinelere bağlanarak yaşam mücadelesi veren komadaki yoğun bakımda ki hasta sizin ailenizden birisi olsaydı. Beton delen iş makinelerinin gürültüsü odanın içinde yankılanırken ne hissederdiniz? Diyelim ki; hasta sizin yakınınız değil de,Ankara’dan birisinin yakını. İş makineleri çalışabilir miydi? İzni bile olsa, polis çalışmasına izin verir miydi? Bırakın iş makinelerinin çalışmasını, yolu trafiğe kapatırdınız. Bu arada iş makinelerinin elektrik kablolarını koparması sonrası hastanenin 2 saat elektriksiz kalması da işin çabası medeniyetsizliğin bir başka boyutu..