BİZ gazetecilerin en sevdiği şey, haber atlatmaktır...
Yani, meslektaşlarımızın bir adım önüne geçebilmek...
Bu, meslekteki başarının birinci olmasa bile önemli bir göstergesidir...
Muhabirlik, zor zenaattır...
Uykundayken yaşanan bir gelişme bile seni bağlar...
İzinli gününde bile sorumlu olduğun alanı boş bırakamazsın...
Hesabını sorarlar...
Ligin bitmesine daha 8 koca hafta var... Her takım için kağıt üzerinde 24 puanlık bir pasta hala ulaşılabilir durumda...
Ne şampiyon belli, ne Avrupa Kupaları’na gidecek olanlar ne de lige veda edecekler...
Ama görüyoruz ki, spor gazeteli başta olmak üzere, bazı spor kanalları ve bazı gazetelerin spor sayfalarında transfer haberleri, baş köşedeki yerini aldı bile... Fenerbahçe’den 10 kişiyi gönderdiler, yerine gelecek isimleri leblebi gibi saymaya başladılar...
Beşiktaş’ı un ufak ettiler. Neredeyse kadrosu boşaldı, gelecek olanların her birinin adı yazıyor sayfalarda...
Galatasaray için hayal dolu isimler sıralıyorlar....
Bunlar olmamalı...
Habercilik, “iddia edildi” diye biten haberlerin sahibi olmak demek değildir...
“Alınan duyumlara göre” haber yapılmaz, yayımlanamaz..
Ama ne yazık ki, lige verilen minicik arada bile haber üretmede yeterli olmayan, maçlar yoksa sayfaların boş kaldığı tükenmiş spor medyasının sözüm ona neferleri, çareyi “erkenden” transfer haberleri üretmekte buldular...
Bunu görünce, transfer sezonunda medyada uçuşacak yalan yanlış haberleri daha şimdiden görür gibi oldum...
Spor basınının yöneticileri, haber üretmekle sorumlu muhabirlerini toplamalı ve “kulüpten, yöneticiden, teknik adamdan onay almamış, onun görüşünü barındırmayan hiçbir transfer haberi istemiyorum” demelidir. Mutlaka hem de...
Herşeyin hızla kirlendiği, tükendiği; yaşamanın giderek zorlaştığı ülkemizde spor medyası da ne yazık ki bu tükenmişliğin ilk basamaklarında yer alıyor...
Bu meslekten geçinenler, çoluğunun çocuğunun kursağına ekmek götürenler, okuyucularına, yöneticilere, kulüplere saygı duymuyorlarsa bile, en azından kendilerine saygı duymalıdır... Kazandığınız paranın “helal” olması gerekmiyor mu sizce!..
Okuyucunuzun sizten beklediği ilk şey, “güzel bir haber” değil... “Gerçek” bir haber... Bu milleti, “tahmini” ya da “masa başında üretilmiş” transfer haberleriyle kirletmeyin artık...
Kurallar neden değişti?..
Uluslararası Futbol Birliği “gördüğü lüzum üzerine” futbolda 8 kural değişikliği getirdi...
Bunların tamamına kural değişikliği demek pek doğru değil... Futbolcunun formasının altına desenli atlet giyebilme serbestisinin kuralla bir alakası yok mesela... Ama önemli 4 nokta var...
Bunlardan biri, “kale atışı”nda ikinci futbolcunun topla oynayabilmesi için topun ceza alanını terketmesi kuralı, kalktı... Yani, kale atışıyla kaleci atışı arasındaki fark ortadan kalktı... Bu, bazı savunma önlemleri almayı gerektiriyor...
Bu açıdan dikkate alınmalı... İkincisi, taç atışı sırasında rakip oyuncunun taçı atan futbolcudan 2 metre uzakta durması gerektiği... Bu da önemli... Çünkü, rakip taç atılırken tacı kullanan futbolcunun “hareket etmemek şartıyla” hemen önünde bile durabiliyordu...
Bu, taç atışlarından topu oyuna sokmada daha büyük hücum avantajı sağlayabilecek bir durum...
Üçüncüsü, hakem atışlarında tüm futbolcuların hakemden 4 metre uzak kalmaları değişikliği geldi ki, bu da bu konuda yaşanan itiş kakış ve karmaşanın ortadan kalkmasını sağlayacak bir uygulama olarak görünüyor...
Son olarak, penaltı atışı sırasında kalecinin ayağının kale çizgisinin gerisinde olamayacağı değişikliği var... Bu değişiklik, kalecilere çizginin bir adım önüne çıkma özgürlüğü de getiriyor ki, penaltı atışlarında kalecilere bir küçük ikram yapılmış oluyor...
Yapılan değişikliklerin büyük bölümü, aslında “kural dışı hareketlerin kurala bağlanması” olarak yorumlanabilir... Yani, hakemlerin uygulatamadığı kurallar, futolcuların isteği doğrulsutusunda legal hale getirilmiş o kadar...