Mekkede Ebu Kubeys Dağı...

Kabe'nin yaklaşık 100 m. doğusunda bulunan 

420 m. yükseklikteki bu dağa; ''Ebu Kubeys'' adının verilmesi ile ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. 

Hz. Adem'in ilk ateş parçası ''kabes'' bu dağdan aldığı veya Hacerül Esved buradan alındığı için 

dağa bu adın verildiği söyleniyorsa da İyad veya Mezhic kabilesinden Ebu Kubeys adlı birinin burada bir bina yapma teşebbüsünde bulunması sebebiyle böyle anıldığına dair rivayet daha doğru kabul edilmektedir.

Nuh tufanından Hz.İbrahim'in Kabe'yi inşa ettiği tarihe kadar geçen süre içinde Hacerül Esvedi saklayıp koruduğu için bu dağa Cahiliyye döneminde; 

''el-Emin '' denildiği de bilinmektedir. 

Rivayete göre; 

Hz. İbrahim, Allah'ın ''İnsanlar arasında haccı ilan et'' (Hac; 22-27) emri üzerine bu dağa çıkıp insanları Hacca davet etmiştir. 

Safa tepesi de bu dağın eteklerindedir.    

Kuaykıan:

Kabe'nin batısında Ebu Kubeys dağının tam karşısında yaklaşık 450 m. yükseklikteki bir dağdır. Bugün Hind dağı olarak adlandırılan bu yerde, Mescid-i Haram'a sığınan Abdullah bin Zübeyr'i ortadan kaldırmak isteyen Haccac bin Yusuf,  mancınık kurmuştu. 

Bugün Kuaykıan dağı tamamen meskun haldedir.

Ömer Dağı:

Cahiliyye döneminde ''akır'' veya ''easir'' adı verilen bu dağ, Harem-i Şerif'e 150 m. uzaklıktadır. 

Hz. Ömer'in doğduğu evin burada olması veya kabilesi olan Beni adi bin Kab'ın burada oturmasından dolayı onun adıyla meşhur olmuştur. Bugün ''cebeli ömer'' adı verilen bir yapı projesinin uygulandığı bu tepe, 

Hafayirden gelip İbrahim Halil caddesinden giderken sağ tarafta kalmaktadır.

Ecyad:

Merkezinde Kabe'nin yer aldığı Bathaü Mekke'nin doğusunda yer alan Handeme dağ silsilesinin ucunda Ebu Kubeys ve Ecyad dağları bulunur. 

Tarihin erken dönemlerinde; 

Ecyedül kebir ve Ecyedüs sağir adlı iki mahalleye ayrılan, Harem-i şerif'in güney doğusundaki Ecyad bugün Mekke'nin önemli semtlerinden birisidir.

Hz. Muhammed (s.a.v)'in dedesinin ölümünden sonra himayesine girdiği, kalabalık bir aileye mensup amcası Ebu Talip'e yardım etmek amacıyla on yaşlarında iken onun veya  bazı Mekkelilerin koyunlarını güttüğü bilinmektedir. 

Bu görevi, Ecyad da yerine getirdiği bilinmektedir.

Mesfele ve Ma'lat:

Mekke İslam dan önce güneyde sel yatağı anlamında Mesfele ve kuzeyde Ma'lat adıyla ikiye ayrılmıştır. Safa tepesinden Ecyadeyn'e kadar Mekke'nin bir yarısını oluşturan Mesfele şehrin ileri gelenleri mezarlığın bulunduğu Ma'lat adlı yukarı mahallede otururlardı. 

Mekke'nin Mina, Arafat ve Taif'le bağlantı noktası olan Ma'lat için önceleri Hacun adı kullanılırdı.

Arafat Dağı:

''Arafat dağıdır. Bizim dağımız. 

Orada kabul olur dualarımız.'' 

(Yunus Emre)

Mekke'nin 21 km. doğusunda Taif dağı yolu üzerinde ova görünüşünde düz bir alan olan Arafat, 

haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı yerdir. 

Hz. Adem ile Hz.Havva'nın yeryüzünde buluşup birbirlerini tanımaları veya Hz.İbrahim'e haccın nasıl yapacağını öğretirken ''arefte'' ''anladın mı'', 

''tanıdın mı'' diye sorması ve onun da ''araftü'' demesinden dolayı ''Arafat'' adını almıştır. 

Arafatın tamamı vakfe yeridir. 

Ancak hacılar, Hz.Peygamberin (s.a.v.) vakfesini Arafat vadisinin kuzey doğusunda yer alan 

70 m. yükseklikteki Cebeli Rahme'de Neb'a Nübey'a tepeleri arasında bulunan Nabit tepesi üzerinde taptığı için aynı yer ve çevresinde yapmayı arzu ederler.

Eskiden Arafat'ta bahçeler, Arefe gününde Mekkelilerin gelip kaldığı güzel mekanlar mevcuttu. 

Zamanla bunlardan eser kalmamıştır. 

Arafat'ta vakfe zamanı, Arefe günü ''Zilhicce  9'' güneş zevalinden sonra başlar, ertesi gün şafak vaktine kadar devam eder. 

Hz. Peygamber (s.a.v)'in sünnetine uymak önemli olan, Arafat sınırları içerisinde zilhiccenin 9. günü zevalden sonra girmek ise de günümüzde yoğunluk sebebi ile, hacıların büyük çoğunluğunun Zilhiccenin 8. günü Arafat'a taşınmaları ve geceyi orada geçirmeleri teamül haline gelmiştir.