Mevlana Celaleddin’in eserlerinde bütün ibadetlere, bilhassa namaza, özellikle de oruca geniş yer verdiği görülür. Ona göre oruç, ibadetlerin en büyüğü sayılır.
Mevlana’ya göre oruç, nefsi yenmek için en önemli silahtır ve nefsi yendikten sonra ulaşılan bir manevi haz kaynağıdır.
Oruç, insanın ruhanileşmesini, manen letafet kazanmasını sağlar.
Çünkü bir ölçüde sırf bedene hizmet etmekten ve beden bağımlılığından kurtulmayı hedefler. Beden yeme içme ve cinsi arzuların tatmini ile üstünlüğünü devam ettirir. Oruç la bu durum makul bir seviyede tutulmuş olur. Açlığın bir çok hastalıklara deva olduğunu belirten Mevlana şöyle devam eder: ‘’Açlık zahmeti hem güzellik, hem hafiflik hem de tesir bakımından o hastalıklardan yeğdir.
Açlıkta yüzlerce fayda vardır.
Açlık ilaçların padişahıdır; açlığı canla gönülle benimse, onu hor görme.
Bütün hastalıklar açlıkla iyileşir, bütün güzel yemekleracıkmadıkça hoşa gitmez.’’ ‘’Cihad ve oruç güçtür, çetindir. Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın, kulu kendisinden uzaklaştırmasından daha iyidir.’’
‘’Ey efendi!. Otuz gün bu denizde bu baştan öte uca, öte uçtan bu başa yüzersin de, sonunda oruç incisine, yani inci gibi sevaba ulaşırsın.
Oruç kalkanı önünde şeytanın bütün düzenleri, hileleri, tezvirleri ve okları kırıldı’’ ‘’Ramazan geldi fakat bayram bizimle birlikte; kilit geldi, fakat anahtar bizde. Oruç ağzı bağladı, gönül gözünü açtı, gözün gördüğü o nur bizimle birlikte. Oruç tutmak zahmetlidir ama, görünmeyen gönül definesi bizimle birlikte.’’
‘’Oruç can gözünün açılması için bedenleri kör eder, senin gönül gözün kör olduğu için hiçbir ibadet seni aydınlatamıyor. İslâm beş direk üstüne kurulmuştur, ama vallahi o direklerin en büyüğü oruçtur. Oruçlunun gülüşü, oruçsuzun secdedeki halinden daha iyidir, çünkü oruç onu Rahman’ın sofrasına oturtmaktadır.’’ Kıyamette namazları, oruçları ve sadakaları teraziye koyarlar.
Muhabbeti teraziye getirdikleri vakit ise, muhabbet teraziye sığmaz.
Demek ki asıl olan muhabbettir.
O halde muhabbetini arttırmaya çalış!.