Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Ay, geceye sabrettiği için apaydın oldu.
Gül, dikenin arkadaşlığına katlanıp sabrettiği için, ona çok güzel bir râyiha ve latîf bir renk nasîb oldu.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Şems -kuddise sirruh- bana bir şey öğretti:
Dünyada bir tek mü'min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin!
Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen müminler var; ben artık ısınamıyorum!..
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Sağlık, sıhhat, âfiyet ve huzur çağında herkes dosttur. Ama dert çağında, gam vaktinde Allah’tan başka eş dost nerede?!
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
İnsanlarla dost ol. Çünkü kervan ne kadar kalabalık ve halkı çok olursa, yol kesenlerin beli o kadar kırılır.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmanın mahsûlüdür. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.
Nûr ve kemâli artıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Ameli olmayan hikmetli söz, ödünç alınmış süslü elbise gibidir; bunu böyle bil!..
Hâl ile öğüt veren, sözle öğüt verenden iyidir.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Öyle bir abdest al ki, hiç bozulmasın.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Öyle bir namaz kıl ki, hiç bitmesin.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Âşığa beş vakit namaz yetmez. Beş yüz bin vakit ister.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Ey kardeş! Sen, tefekkür ile hayat bulmalısın…Eğer tefekkürün gül ise, sen gül bahçesindesin. Tefekkürün diken ise, külhan kütüğü sün!
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Dünya nîmetlerle dolu olsa, fareyle yılan yine toprak yerler. Tahtanın içindeki kurt; ''Kimin böyle güzel helvası var!'' der.
Merkep müşteri olup bir şey alacak olsa, elbette ham kavunu alırdı.
İnsana, aradığı şeye bakılarak değer verilir.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
Tohum toprağa düşse onun için öldü denebilir mi?..
Ölüm gününde tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın dert ve gamı var sanma! Dünyadan ayrıldığıma üzülüyorum zannetme!
Sakın ola ki, öldüğüm için bana ağlama! .Yazık oldu, yazık oldu! deme! Eğer ben yaşarken nefse uyup şeytanın tuzağına düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır!
Cenâzemi görüp de; ''Ayrılık, ayrılık!'' deme! Bilesin ki o vakit, benim ayrılık vaktim değil, Rabbimle buluşma, yani vuslat vaktidir!
Beni toprağın kucağına verdikleri zaman sakın; ''Elvedâ, elvedâ!'' deme! Çünkü mezar, öteki âlemin, Cennetler mekânının perdesidir!
Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör! Düşün ki, Güneş’le Ay, batıp gözden kayboldukları zaman onların nûruna bir ziyan gelir mi?
Bu hâl, sana; batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır!