Mevlana'ya göre insan;
''İnsan varlıklar içinde Tanrı'nın bütün sıfatlarına mahzar olan yegane varlıktır.
O, Tanrının usturlabıdır.''
Mevlana, insanı büyük değer atfetmiştir.
İnsan; ahsen-i takvim üzere yaratılmış,
kendisine meleklerin bile secde ettiği, yeryüzünde Allah'ın halifesi olan yegane bir varlıktır.
"Zayıfım, arığım, çaresizim ama;
değil mi ki biz, Ademoğullarını üstün ettik ''
sesi ulaştı, o sesin inayet eserlerini duydum;
ne zayıfım ne arığım, ne de çaresizim, dünyanın çaresini bulurum ben.
"Kimi olur, temizliğimizi melekler bile kıskanırlar;
Kimi de olur, şeytan bile korkusuzluğumuzu görürde kaçar bizden .
Şu toprak bedenimiz, Tanrı emanetini yüklenmiş,
Maşallah çevikliğimize, nazar değmesin gücümüze kuvvetimize. "
''iblis gibi Adem'i balçık görme;
bak da seyret bir gülün ardında binlerce gül bahçem var benim.''
Mevlana'ya göre Yüce Tanrı, kendi sanat ve sıfatını göstermek isteyince dünyayı yarattı.
Kendi zatını göstermek isteyince de Adem'i yarattı.
''Yaratan her şeyi yokluktan varlık alemine getiren Allah'tır.
Allah önce bir inci yaratır.
Onan bakıca inci utancından su olur.
O su denizi meydana getirir.
Deniz içten içe coşar kabarır köpüklenir köpüğü toprak olur yer olur.
Bu yüzden toprak da sudan doğar.
Bu nedenle insan toprağa, altına aldanmamak
kendi aslı olan suya ulaşmaktan Rabbine gitmek'ten vazgeçmemelidir.''
Mevlana'ya göre insan iki zıttan meydana gelmektedir. Aşağılamanın da yücelmenin de kurulduğunu aşağılamanın da yücelmenin de O'nun düzenine girmek olduğunu anlatır.
''Mevlana'ya göre insanın gerçek varlığı en iyi gizlenmiş varlıklardan birisidir.''
Güya periler, insanlar tarafından algılanamazlar ve gizlidirler.
Eğer düşünülürse insanın gizli olan perilerden yüz kat daha fazla gizli olduğu anlaşılır.
İnsan ''Musa'nın asası'' ''İsa'nın nefesi'' gibi gizlidir. Görünüşte insan toprak ve sudan meydana gelmiştir. Oysa gerçekte anlam bakımından göklerden çok yücedir.
Mevlana insanın varlık yapısının çeşitli yönlerini ele alır.
Nefis:
Mevlana nefsi cehenneme, ejderhaya benzetir.
Öyle korkunç bir yangındır ki, nefis yedi denizi yutsa yine sönmez, demektedir.
Mesnevi de nefsi birinci nefis ve ikinci nefis diye ikiye ayırır.
Birinci nefis yaratılıştan gelen yetenek, ikinci nefis ise, insanın arzu ve istekleridir.
İkinci nefsin eğitimle düzeltilebileceğini söylemektedir.
İnsanın içindeki hazine;
"Canında bir can var, o canı ara ...
Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini ara ...
A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara;
Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara."
Mevlana insanı dipsiz kuyuya benzetmekte.
Can; Mevlana'ya göre can bir kadehtir;
ateşten, ışıktan yaratılmış bir kadehtir.
O'nun içine Allah nuru, Allah şarabı konur.
Ama nasıl ayakkabının ayaktan, şarabın kadehten haberi yoksa, canın da Allah'ın ışığında haberi olması çok zordur.''
Akıl; Mevlana aklı ikiye ayırmaktadır.
Birincisi insanın okuyarak, çalışarak, çabalayarak elde ettiği akıldır.
İkinci akıl ise, Allah'ın kullarına bahşettiği akıldır ki, bunların bilgisi Levh-i Mahfuzdan gelir.
Aklın sınırlılığından bahseden Mevlana aklın aşka yenik düştüğünü ifade eder.
Aşkta inatlaşmanın akıllılık olmayacağını belirtir.
Aşk; Aşkı anlatmak, açıklamak için ne söylersem söyleyeyim, kendim aşka gelince, aşkı hissedince söylediklerimden utanırım.
Her bahsi yazmakta koşup duran kalem, aşk bahsi gelince dayanamadı, ortasından yarıldı.
Aşıkların sevinçleri de kederleri de Hak'tır.
Bir aşık sevgilisinden başkasına bakacak olursa,
o gerçek aşık değildir; onun aşkı boş bir sevdadır. Aşk öyle bir ateştir ki, alevlenince sevgiliden başka ne varsa hepsini yakar, yandırır.
''O, gönülleri titrettiği için olsa gerek yüzyıllardır aramızda yaşıyor, sesini bize duyuruyor.
Beşer, her şeysiz olabilir ama sevgisiz olursa tabiatından çıkar.
Sevgi olunca da gerisi vesairedir.
İnsaniyet, hoşgörü, yardımseverlik, dostluk vs...
Kaynak; Farabi, Fahrettin Razi ve Mevlana'ya göre insanın varoluş amacı.