Nafaka...

İnfak edilen şey, azık, yiyecek, ev reisinin sağlamak zorunda olduğu yiyecek, giyecek, mesken ve benzeri şeyler.

“Nafaka” kökünden infak; hayır yolunda mal sarfetmek demektir.

Nafakanın çoğulu “nafakat”tır. Bir terim olarak yiyecek, giyecek ve meskenden kişiye yetecek miktarı ifade eder. Nafaka genel olarak ikiye ayrılır

‘’Kişinin kendisine gerekli olan nafaka. Bu, başkasına vereceği nafakadan önde gelir.

Evli Kadının Nafakası: Bir kadın evlenip kocasının evine yerleştikten sonra bütün yiyecek, giyecek ve mesken masrafları kocaya aittir. Bunlar, israfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eşlerin sosyal seviyelerine göre sağlanır.

Eşlerin her ikisi de zengin ise, buna uygun harcama yapılır. İkisi de fakirse, kadın kocasından zenginler seviyesinde bir harcama isteyemez. Birisi zengin, diğeri fakirse, ortalama yol izlenir. Ancak bazı alimler nafakanın miktarı konusunda yalnız kocanın durumunun dikkate alınacağını söylerler.

Ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur: ‘’Annelerin yiyecek ve giyeceği gücünün yettiği ölçüde çocuğun babasına aittir” (el-Bakara, 2/233).

Hali vakti geniş olan, nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı kendisine daraltılan fakir de nafakayı Allah’ın ona verdiğinden versin. Allah hiçbir nefse ona verdiğinden başkasını yüklemez. Allah güçlüğün arkasından kolaylık ihsan eder” (et-Talak, 65/7).

Koca, hanımının giyim masraflarını da karşılamak zorundadır. Burada da sosyal seviye ve İslam’a uygun olan örf ve adetler ölçü alınır. Kadının biri yazlık, diğeri kışlık olmak üzere yılda en az iki kat elbiseye hakkı vardır. Giyim kapsamına yorgan, döşek, çarşaf ve yastık gibi evin normal eşyası da girer. Koca, hanımına müstakil ve içinde sosyal durumuna uygun mefruşatı bulunduran, kötü komşulu olmayan bir mesken sağlamak zorundadır.

Bu yer kadının malı, canı ve ırzı hakkında güvenli olmalı ve karıkoca hayatı yaşamaya elverişli bulunmalıdır.

Ayet-i kerime’de şöyle buyurulur:

“Boşanan o kadınları, gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir bölümünde oturtun. Evleri başlarına dar etmek için kendilerine zarar vermeyin” (et-Talak, 65/6).

Karı, kocasının hısımlarıyla birlikte oturmaya zorlanamaz. (İbnül-Hümam).