Orada bir ülke var uzakta. Sormasak da, umursamasakta, o ülke bizim ata topraklarımız. Binlerce yıldır o topraklar Türk yurduydu! Oğuz Kağan’larından Atilla’larına, Cengiz Hanların at koşturduğu, dünya imparatorlarının ayak izlerinin olduğu bir ülke orası. Tanrı Dağının eteğindeki o ülkenin adı Doğu Türkistan. Atalarımızın, bozkırlarında özgürce at sürdüğü, vınlayan okları, geniş palaları ile düşman avladığı, özgürlüğün tadını çıkardığı bir ülkeydi orası. Maalesef o ülke şimdi, sarı benizli işkencecilerin, sömürgecilerin işgali altında. 1947 yılından beri Doğu Türkistan Türkleri, Uygur Türkleri batıdan daha vahşi bir sömürü düzenine sahip; batıdan daha insanlıktan nasibini almamış, acımasız bir Çin işgali altında.
YAŞAM YAŞANILMAZ HALDE
Peki, Doğu Türkistan’da neler oluyor? Son durumu, Doğu Türkistan Vakıf Başkanı Muhittin Canuygur anlatıyor;
2016’dan bu yana Doğu Türkistan’da yaşanan gelişmeler kültürel asimilasyon ve de TÜRK’Ü aşağılamadır. Yurt dışında olan Doğu Türkistanlılara geri dönmemeleri için tehdit, şantaj, korkutma kendilerini ve de yakınlarını hapse atma türü her çeşit insanlık dışı uygulama yapılmaktadır. Yıllardır devam eden asimilasyon ve baskıcı rejime ek olarak yurt dışına gidip gelen akademisyen, aydın, akrabası olan vatandaş, aksakallılar, potansiyel suçlu olarak görülmektedir. Bu kişiler dönüşlerinde nazi kampı türü yeniden terbiye kamplarında kapatılmaktadır. Resmi rakamlara göre bu sayı 1 milyon kişi civarındadır. Uluslar Arası Af Örgütü rakamlarına göre ise bu sayı 3 milyondur. Bu kamplarda insanlık dışı muamelelerin her türlüsü vardır. Sağlıksız koşullar altında hapis hayatı yaşamaktadırlar. Bu insanlardan yakınları dahi haber alamamaktadır. Bu kamplarda ne olduğu anlaşılmasın diye karartma uygulanmakta, çevresine kimse sokulmamaktadır. Kimlerin kurşuna dizildiğine, kimlerin idam edildiğine dair bilgi dahi edinilememektedir. Özellikle evlerin erkekleri kamplara kapatılmaktadır. Alçakça, ahlaksızca bir şekilde, erkeği hapse gönderilen bu evlere, 1 milyon 700 bin Çinli erkek yerleştirilmiştir. Yani Çinliler namusumuzu bile hiçe saymaktadır. Ailesi, akrabası kamplarda tutsak tutulan genç Uygur kızları, iyi niyet ve Çin yasalarına komünist ideolojisine bağlılığını göstermesi için Çinli erkek ile evlenmeye zorlanmaktadır. Babaları kamplara kapatılan çocuklar asimile edilmektedir. Bu çocuklar Çinli bir aileye teslim edilmekte, Çinli gibi yetiştirilmektedir. Bunu adı asimilasyondur, Türk'ü yok etmedir. İslam dininin Çin versiyonu icat(!) edilmiştir. Onların sosyalizm anlayışında din olmadığından Türk insanları çok zor şartlarda ibadetlerini yapabilmektedir. Milli ve dini kimlik tamamıyla yasaklanmıştır. Ana dilde eğitim fiilen ortadan kalkmıştır. Kısaca Türk'üm, Müslüman’ım demek artık yasaktır. Bir eylem planı açıklanmış olup, 5 yıl sonra Uygur halkının tamamıyla asimile edilmesi planlanmaktadır. Yurt dışında yaşayan Uygur halkı akrabalarından haber alamamaktadır ve çok büyük kaygı içindedirler.
HANGİ YÜZYILDAYIZ
Özetle gönül dostları Muhittin Canuygur‘un verdiği bu bilgileri okurken, yazarken inanın kendi kendime “Hangi yüzyılda yaşıyoruz? Çin bu mu? Dünya bu mu? Bu yapılanlar nedir?” diye sormaktan kendimi alamıyorum! Sadede gelirsek, 1947 yılından beri bağımsız bir ülke, sarı benizli Çin çıyanlarının Maocu çizmeleri altında ezilmektedir. Bir ırk bir devlet bir ülke, sömürgeci, emperyalist Çin tarafından işgal edilmiş, şimdi de Çin’in bir vilayeti haline getirilmeye çalışılmaktadır. Nerede insan hakları? Nerede Ermeni aşığı dostlar? Niçin Doğu Türkistan mezalimi için yürüyüş yapmıyorlar! Nerede Mao’cu Perinçek? Hala televizyonunda at gözlüğü takmış, Çin yanlısı masallar okuyor. Nerede Türk milliyetçileri? Onları, Çin’i kınamak için sokaklarda görmek istiyoruz. Ve devletimiz... Filistin için İsrail’e gösterdikleri tepkinin, Bir kısmını da Doğu Türkistan için göstermeliler.