Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 2023 yılı itibarıyla önemli bir karar alarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı. Bu karar, Gazze'deki savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgilidir. UCM, hem Netanyahu hem de Gallant’ı, Gazze'deki sivil ölümleri ve insani krizlere yol açan eylemleri nedeniyle suçlu bulmuş ve bu kişilerin uluslararası alanda yargılanmalarını talep etmiştir.
Bu kararın ardından, Roma Statüsü'nün tarafı olan 124 ülke, bu kişilere seyahat izni vermezse ve bu kişileri kendi topraklarında tutuklarsa, mahkemenin kararına uymuş olacaklar. Fransa, Hollanda, Belçika ve İtalya gibi ülkeler UCM'nin kararına tam olarak uyacaklarını duyurmuşken, İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, kararın siyasi açıdan yanlış olduğuna inansa da, Netanyahu ve Gallant'ın İtalya'ya gelmeleri durumunda tutuklanacaklarını belirtmiştir.
Fransa ve Hollanda, Netanyahu için tutuklama emrini uygulamayı taahhüt ederken, Belçika'dan da bu karara tam destek geldi. Belçika Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter, Avrupa Birliği’nin bu karara uyması gerektiğini ve İsrail ile ekonomik ilişkileri gözden geçirmesi gerektiğini savundu. De Sutter, savaş suçları ve insanlığa karşı suçların cezasız kalmaması gerektiğini vurgulayarak, Avrupa'nın bu konuda kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini belirtti.
ABD'nin durumu ise farklı bir tablo ortaya koyuyor. İsrail'in en büyük müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri, UCM'nin kararını reddettiğini ve Netanyahu ile Gallant'a yönelik tutuklama emrine karşı çıktığını duyurdu. Beyaz Saray ve Pentagon’dan yapılan açıklamalarda, ABD'nin bu karara katılmadığı ve İsrail'in egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiği ifade edildi.
ABD'nin bu kararı desteklememesi, uluslararası politikada dikkat çekici bir ikilem yaratıyor. Zira, aynı mahkeme 2022 yılında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için de benzer bir tutuklama emri çıkarmış, ABD ise Putin hakkında alınan kararın ardında durmuştu. Ancak İsrail'e karşı farklı bir yaklaşım sergileyen ABD, bu tutuklama kararını desteklememesiyle dikkatleri üzerine çekti.
Türkiye ise Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararını, adaletin sağlanması ve savaş suçlarının cezalandırılması adına desteklediğini belirtti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu kararın "umut verici" olduğunu ve Filistinlilere yönelik soykırım uygulayan İsrailli yetkililerin adalet önüne getirilmesinin son derece önemli bir adım olduğunu ifade etti.
Diğer ülkelerden gelen tepkiler, İsrail'in uluslararası hukuk karşısındaki durumunu da sorgulamaktadır. UCM'nin verdiği karar, sadece İsrail'e yönelik değil, uluslararası toplumun savaş suçlarına karşı tutumunu da gözler önüne seriyor. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin UCM kararına ne kadar uyacakları, İsrail ile olan ekonomik ve siyasi ilişkileri de belirleyecek gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Netanyahu ve Gallant’ın uluslararası seyahatleri ve bu ülkelerdeki yargı süreçleri, önümüzdeki dönemde büyük bir diplomatik ve hukuki gerilime yol açabilir. Bu olay, sadece Orta Doğu’da değil, küresel çapta da etkili olacak bir gelişme olarak uluslararası gündemi şekillendirmeye devam edecektir.