O GÜN MATEM VE GÖZYAŞI GÜNÜDÜR O GÜN TABUTLUK VE İŞKENCE İLE ANILIR

3 Mayıs Türkçüler Günü Türk Milliyetçileri açısından son derece önemli ve asla unutulmaması ve ihmal edilmemesi gereken bir gündür.

 Öncelikle 3 Mayıs neden bu kadar önemlidir? Bunun için, Mayıs 1944 olaylarını kısaca hatırlamak gerekir.

1942- 1945 tarihleri arasında, Türkçü olmakla övünen dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu hükümetinin, M. Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel' in planlaması ile devlet kadrolarının sistemli olarak komünistler tarafından adeta işgal edilmesine, gönlü razı olmayan Türkçü NİHAL ATSIZ Başbakan'a iki açık mektup yazar.

 Bu iki açık mektup 1 Mart 1944 ve 1 Nisan 1944 tarihlerinde Orhun Dergisinde, hükümeti ve devlet idarecilerini uyarmak ve tedbir almaları amacıyla yayınlanır.

Mektuplarda Nihal Atsız M. Eğitim Bakanı H. Ali Yücel'in emri ile komünist içerikli yazılar içeren dergilerin okullarda serbestçe dağıtıldığını, hapiste olan Nazım Hikmet'e gizlice para gönderildiğini ve Sebahattin Ali'nin Türk Devleti aleyhine faaliyetleri anlatılır

 Bu mektuplar nedeniyle Nihal Atsız, Sebahattin Ali tarafından mahkemeye verilir.

 Dava 26 Nisan 1944'te Ankara'da başlar.

 Türk Milliyetçileri hem mahkeme salonunu ve hem de adliyenin dışını doldururlar.

 İlk duruşma çok gergin bir ortamda başlar ve mahkeme 3 Mayıs 1944 tarihine ertelenir.

3 Mayıs 1944 günü duruşma başlar.

 Mahkeme salonu tamamen dolmuş ve adliyenin etrafı Türk Milliyetçileri tarafından tamamen sarılmıştır.

 Mahkeme salonuna giremeyen milliyetçi gençler, Ulus'a doğru yürüyüşe geçerler.

 Böylece Şükrü Saraçoğlu hükümetine, Nihal Atsız'a ve Türk Milliyetçilerine yapılanları tasvip etmediklerini gösterirler.

 Sayıları birkaç bini bulan milliyetçi üniversite gençleri bu gösteride milli marşlar söyleyerek komünizm aleyhine sloganlar atarlar.

 Başbakan ile görüşmek isterler.

 Ancak milliyetçi gençlere çok kötü davranılır, adeta düşman kuvvetleriymiş gibi dövülürler ve sonunda 165 Üniversite öğrencisi tutuklanır. 

 Mahkeme'de serbest bırakılan Atsız daha sonra gözaltına alınır ve tutuklanır.

3 Mayıs 1944 protesto gösterileri ve 19 Mayıs Nutku sonrasında tutuklanan Türk Milliyetçilerinin davası Ankara'dan İstanbul'a 1. Örfi idare Mahkemesine aktarılır.

" Irkçılık ve Turancılık Davası" diye adlandırılan bu davada;

" Alparslan Türkeş, Fethi Tevetoğlu, Hasan Ferit Cansever  (asker) , Nihal Atsız, Muzaffer Eriş,  Namık Orkun, Necdet Sancar, Zeki Velidi Togan, Hikmet Tanyu, Said Bilgiç, Orhan Şaik Gökyay, Reha Oğuz Türkkan, Osman Yüksel Serdengeçti, İsmet Rasim Tümtürk" gibi sivil-asker toplam 23 Türk Milliyetçisi sanık olarak yargılanır.

 Asker ve sivil tüm sanıklar İstanbul Tophane Askeri Hapishanesinde tutulurlar.

7 Eylül 1944'te Irkçılık ve Turancılık adı altında başlayan dava 29 Mart 1945 tarihinde sona ermiş ve yargılanan 23 sanıktan başta ALPASLAN TÜRRKEŞ olmak üzere çoğu çeşitli cezalara çarptırılmışlardır.

 Bu iki yıllık süreçte İsmet İnönü'nün başında olduğu diktatör zihniyetli yöneticiler tarafından başta Alparslan Türkeş ve Nihal Atsız olmak üzere 23 Türk Milliyetçisine akla hayale gelmeyecek İŞKENCELER yapılmış ve adeta TABUTLUKLARDA ölmeye bırakılmışlardır.

 Ancak yüce Allah'ın yardımı ve vefalı milliyetçilerin desteği ile en az zararla bu badire atlatılmıştır. 

Bugün Türk Milliyetçilerinin, 3 Mayıs 1944 olaylarını iyi tahlil etmeleri ve ileriye dönük ders çıkarmaları gerekir.

  Türk Milliyetçileri ve Turan gönüllüleri için 3 Mayıs 1944 matem ve gözyaşı günüdür.

 Çünkü bu günde dönemin Türk Milliyetçi önderleri diktatör zihniyetli yöneticiler tarafından tutuklanmış ve günlerce işkence görmüşlerdir.

 3 Mayıs 1944 tüm milliyetçi kuruluşlar tarafından konferanslar ve etkinliklerle anılmalı ve bugün hemen hepsi ebediyete intikal etmiş olan bu büyük insanlar için Fatihalar okumalıyız.

Burada gözler önüne sermek istediğim konu, 3 Mayıs 1944'te yaşanan bu acı olayların gerçek sebebi ne idi?

 Dönemin Cumhurbaşkanı eski asker ve diktatör zihniyetli Milli Şef İSMET İNÖNÜ'DÜR. Başbakanı İSE Türkçü olmakla övünen Şükrü Saraçoğlu'dur.

Güçlü bir iktidardır.

 Tek parti iktidarıdır.

 Muhalefet diye bir şey yoktur.

 Böyle güçlü bir iktidarın bir iki bin Milliyetçi Üniversite öğrencisinin yaptığı bir protesto gösterisinden "iktidarımızı devirecekler" gibi bir korkuya kapılması mümkün değildir.

 O zaman neden Türk milliyetçisi gençlere karşı bu kadar acımasız davranılmıştır?

 Üstelik yargılananların arasında askerler de vardır!

Bunun birinci nedeni, II. Dünya Harbinde Almanlara karşı üstünlüğü ele geçiren Ruslara bir siyasi rüşvet vermek isteyen İnönü'nün, istediği fırsatın ayağına gelmesidir.

 İnönü bu savaşta sonuna kadar tarafsızlığını korumuştur.

 Ancak bunu yaparken bir yandan Almanlar ile gizli ve açık görüşmeler yapılır ve hatta krom gibi stratejik maden satımı gerçekleştirilir.

 Diğer taraftan da Rusya ile ilişkiler dostluk çerçevesinde gitmektedir.

 Hatta İngiltere ve Fransa ile de saldırmazlık antlaşmaları imzalanmıştır.

 Bu arada Almanlar ile yaptığı bazı gizli görüşmelerin içeriğinin Rusların eline geçmesi İnönü'yü zor durumda bırakır.

 Bunun karşısında İnönü, Türk Milliyetçilerini tutuklatarak,

 Adeta Ruslara; "Bizim size ve komünist rejime karşı bir tavrımız olamaz" mesajı verilmek istenmiştir.

Ayrıca bizim Rusya'daki Türkler ile de ilgilenmek gibi bir niyetimiz yoktur. 

  "Bunun tersi olsa biz buradaki Türkçüleri neden tutuklayalım" gibi bir yaklaşım ile Rusya'daki Türkiye karşıtı havayı tersine çevirmek istemiştir.

 Bu Türk mİLLİYETÇİLERİr için kabul edilebilir bir durum değildir.

Türk Milliyetçilerine karşı 3 Mayıs 1944'te bu kadar sert davranılmasının ikici nedeni ise iç politikaya yönelik bir durumdur.

 1938 - 1946 arası Cumhurbaşkanı Milli Şef İnönü'nün tam bir despot idare dönemidir.

 Bu dönem II. Dünya Harbi dönemidir. 

Bunun etkisi varsa da temel etki İnönü'nün kafasındaki diktatörlük zihniyetidir. 

Mecliste tek parti CHP'dir. 

İnönü'nün gerçek bir muhalefete tahammülü yoktu.

 Bu sadece parlamento içi değil dıştan da bir muhalif istenmiyordu. 

Adeta İnönü istemeden muhalif bir kuş uçamıyordu.

 Böyle bir ortamda, Türk Milliyetçilerinin İnönü'nün izni olmadan üstelik ona karşı bir muhalif gösteri yürüyüşü yapması İnönü ve avenesini oldukça hiddetlendirdi.

 Ve çok sert müdahale olmasına neden oldu.

 Çünkü onlara göre ülkede ne olacaksa ister, iktidar yanlısı, isterse de muhalif olsun onu onlar planlayarak yaptıracaklardı.

 Kısaca bu dönem CHP için demokrasi, hürriyet ve özgürlük gibi kavramlar sadece lafı edilen ancak uygulaması asla olmayan kavramlar idi. 

Evet, dostlar MİLLİYETÇİLER-TÜRKÇÜLER gününün tarihi özeti bu.

Bu ÖZETİ çağımızın yeni DEDE KORKUT'U,

Bu günlerde TARİHE merak saran ve Eskişehir'deki bir TARİH fakültesine öğrenci olarak yazılarak, TARİHİMİZİ daha iyi öğrenmeye merak saran,

Prof Dr Orhan gedikliden aldık.

Ve siz sevgili MİLLİYETÇİ okuyucularımızla paylaştık.

Bilgi sahibi edebildiysek ne mutlu bize.