YOLLARIN henüz genişlemediği, iki büyük aracın karşılaşmasıyla kabusa dönen ve zorunlu olarak birisinin geri geri gitmesiyle yoluna devam edilebilen Datça'yı bilirim ben. Yolun genişletilmesi ihalesini kazanan firmanın 11 yılda işi bitiremediği için iflas etmesini de... Hatta her ne kadar mübalağa olsa da usta ve hızlı şoförler Datça yolunun tehlikesini anlatmak için kullandığı "O virajları alırken arka tampondaki plakamı okuyorum" sözlerini de. Hüseyin Ergi isimli kaymakamın ulaşılamaz olan Knidos Yolu'nu açmak, elektrik götürmek ve turizme kavuşturmak uğruna neler çektiğini de.
Rahmetli Can Yücel ile nasıl tanıştığımı ve yaşantısının sonuna kadar süren yakın dostluğumuzu unutmam mümkün mü? "Sidikli Kontes" diyerek hakkında şiirler yazdığı eşi Güler Yücel ile hala süren dostluğumuzu mu, kızlarından Su'nun güzel tablolarını mı anlatsam.
42 tür ottan yaptığı mezelerle beni "Lokanta değil sanki eczane" haberi yapmak zorunda bırakan ve her gidişimde ot yemekten bir türlü karnımı doyuramadığım Balıkçı Fevzi'yi mi anlatmalıyım?
Peki ya Türkiye'nin en ucunda bir yanı Akdeniz, diğer yanı Ege olan, yel değirmenleriyle ünlenen, yıllarca Söymi (Sömbeki) Adası ile 1 Ekim Dünya Dostluk Günü nedeniyle karşılıklı yüzme yarışları? Hele Türk dostu Sömbeki Adası'nın Belediye Başkanı Eleftherios Papakalodoukas ile olan 20 yıllık dostluğumu nasıl unutabilirim ki?
Kızlanaltı, Gebekum, Gereme, Katıyalı Plajları; tarihi yel değirmenlerinin bulunduğu Kızlan, fosil kumlar ile farklı bitki ve hayvanları barındıran Gebekum Doğa Koruma Alanı, sörf yapılan turistik tesisler ve doğa yürüyüşleri için birçok yürüyüş parkurlarıyla da benzersiz alanlar.
Eski Datça ve Can Yücel
Eski Datça, Antik çağlardan günümüze gelen tek mahalle. M.Ö. 11. yüzyıla uzanan yarımadanın ilk yerleşim merkezlerinden biri. Begonvillerle süslü, daracık, taş yapı ve sokakları ile görsel şölen yaşatıyor. Ünlü şair Can Yücel'in yaşadığı ev ile bahçesine yapılan Can Yücel Müze Evi, birbirinden güzel kafeler, el işi atölyeleri, pansiyon ve butik otellerin bulunduğu çok güzel bir yer.
Datça merkez ve pazarı
Sıradan bir hali var. Küçük limanı sevimli. Amfi tiyatrosu hiç boş kalmıyor. Akşam saatlerinde Kumluk mevkii, plaj kimliğinden çıkıp restorana dönüşerek çok keyifli bir konuma bürünüyor. Kumluk ve limandaki restoranlar balık ağırlıklı. Cumartesi günleri kurulan Datça Pazarı da çok meşhur. Sömbeki Adasında yaşayan Yunanlı dostlar burada açık hesap alış veriş yapıyor. Herkes birbirini yakından tanıyor. Merkezde mavi bayraklı Hastane Altı, Kumluk ve Taşlık plajları var.
Ilıca Göleti: Kükürtlü ve sıcak suyu olan Ilıca Gölü, limanın arkasında özellikle romatizma, cilt hastalıkları, sedef ve mantar hastalarının uğrak yeri. Etrafı duvarlarla çevrilerek bu küçük gölcük oluşturulsa da denizle bağlantılı. Yüzülebiliyor ve denize dökülen suyun altında masaj etkisi yapan doğal duştan yararlanılıyor.
Kargı Koyu: Merkeze 3 km. Yürüyerek yarım saat. Yeşil ve mavinin tonları harmanlanmış burada. Bakir olan Kargı'nın çevresinde pek çok pansiyon ve restoran var. Denizi iri çakıl.
Bükler, koylar cenneti
Aktur ve Kovanlık koyları: Kurucabük, Aktur ve Kovanlık koyları Datça'ya gelmeden 32 kilometre önce ve yan yana. Kamp ve karavancıların tercih ettiği yerler.
Karaincir Koyu: Datça'ya 15 kilometre kala, sığ denizi ile daha çok küçük çocuğu olan ailelerin ve yazlıkçıların tercih ettiği bir koy. İncecik bir kumlu.
Hayıtbükü: Datça'ya 29 kilometre uzaklıktaki Mesudiye köyü sınırları içinde. Yaz sezonunda yüzlerce yata ev sahipliği yapıyor. Yarım ay şeklindeki kumsalıyla tatilcilerin cennet mekanlarından. Sahili ve denizi kumlu.
Kızılbük: Hayıtbükü sahilinden sonra sola dönüp, plaja paralel ilerleyip tepeyi aştığınızda karşınıza Kızılbük'ün eşsiz manzarası çıkar. Deniz her zaman çok temizdir ve bütün senenin stresini üzerinizden atmak için birebir.
Ovabükü: Mesudiye Köyü'nün sahili. Hafif taşlık ve kumlu küçük bir koy. Ovabükü'nden Palamutbükü'ne uzayan dar bir kıyı yolu yolculuğuyla Palamutbükü'ne geçilebiliyor.
Palamutbükü: Datça Yarımadası'nın en ünlü plajı. Badem ağaçlarının çiçek açtığı şubat ayında burası adeta pamuk tarlasına dönüyor. Metrelerce derinlikte dibi görünen eşsiz denizi, bakir kumsalı ve cana yakın insanıyla sessizlik ve huzurun yarımadadaki adresi. Datça merkeze 25 kilometre. Sahil şeridi diğer büklere göre en uzunu. alıkçı restoranlarıyla da meşhur.
Akvaryum Koyu: Knidos yolunda, Datça merkeze 25 kilometre. Denizaltı güzellikleri mükemmel. Gölgelik için kenardaki ağaçlar kullanılıyor. Aynı zamanda piknik alanı.
Domuz Çukuru Koyu: Etrafı çam ağaçlarıyla kaplı, kum-çakıl karışımı uzun ve geniş bir plaja sahip. Cennet gibi koya Datça merkezden kalkan tur tekneleriyle ulaşmak mümkün.
Knidos Antik Kenti
Türkiye'nin en batı ucundaki Tekir Burnu üzerinde nefis bir yere kurulan Knidos Antik Kenti, Rodos Birliği'ne bağlı, bilim, mimarlık ve sanatta da oldukça ileri bir kent. Reşadiye Yarımadası'nın en ucunda, bir yanınız Akdeniz, diğer yanınız ise Ege. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, Doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos Knidos'da yaşamış. Şarap ihracatı sayesinde gelişmiş bir ticarete sahip olan Knidos, kuleler ve surlarla çevrili askeri ve ticari olmak üzere iki limana sahip. Dünyada güneşin denizden battığı en güzel yerlerden birisi.
Reşadiye: Datça'nın ilk kurulduğu yer. Bir rivayete göre adını Sultan Reşat'tan alıyor. 1800'lü yıllarda Mehmet Ali Ağa tarafından yaptırılan tarihi konakta konaklamak mümkün. Yerleşim merkezi olduğu gibi SİT alanı.
Nasıl gidilir?
Karayolu olarak tek ulaşım Marmaris üzerinden. Bodrum'dan yaz aylarında sabah ve akşam saatlerinde karşılıklı feribotlar da çalışıyor.
Nerede kalınır?
Merkez, Eski Datça, bükler, Karaincir, Kızlan ve Gebekum civarında pansiyon, apart ve butik oteller ile devre mülkler var. 5 yıldızlı otel olmasa da tatil köyü ve keyif alınacak konaklama tesisleri mevcut.
Ne yenir?
Datça'da tabii ki deniz mahsulü. 3B; yani bal, badem ve balık ön planda. Büklerde de güzel restoranlar var. Palamutbükü'nde sahilde kahvaltı ya da akşam yemeği tavsiye ederim. Ottan yapılma 42 çeşit mezesi, çağla ve narlı balık, salyangoz ve deniz şakayığı yemek isteyenlerin adresi Balıkçı Fevzi.
Yorum
Aklınızda mutlaka kalması gereken en önemli nokta cep telefonlarınız bazı bölgelerde çekmezken, otomatik olarak Yunan şebekesine bağlanılması. Bağlantılı otomatikten manuele çevirmekte yarar var. Bazı koylara toprak yolla gidiliyor ama dikkatli gidildiğinde sıkıntı yaratmaz. Şubat ve Mart aylarında çağla keyfi var. Ağustos ayında bile rüzgarın olması nedeniyle serin ve nem yok. En az bir hafta kalmayı düşünerek ve mümkün olduğunca rezervasyonla gidin. Bayramlarda yer bulmak neredeyse imkansızlaşıyor.