Osman İbn.Talha...

Ashab-ı kiramdan. 

Kureyş'in Abdü'd-dar kabilesindendir. 

Nesebi; Osman bin Talha bin Ebi Talha Abdullah bin Abd-ül-Uzza bin Osman bin Abdü'd'dar bin Kusey'dir. 

Nesebi, Kusey'de Peygamber efendimizin nesebi ile birleşmektedir. 

Annesi, Sülafe binti Sa'd bin Şüheyd olup, 

Medine'nin Kuba köyünden Amr bin Avf kabilesindendir. 

Doğumu bilinmemesine rağmen, 662 senesinde Mekke-i Mükerreme'de vefat etti.

Mekke'de Kâa'be Kayyımlığı ile vazifeliydi. 

Sülalesi cahiliyye devrinde Ka'be-i Muazzama'nın Hicabet yani; kapı anahtarını taşırdı. 

Peygamber efendimiz, hicretten önce O'nu da bizzat imana davet etti. 

Kabul etmediği gibi Hazreti Resulullah'ı Ka'be'ye de sokmak istemedi. 

Fakat Resulullah, onun bu hareketini sükunetle karşılayıp, O'na şöyle buyurdu; 

''Ey Osman! 

Ümid ederim ki, bir gün sen, 

beni bu anahtarı nereye isterseniz koyarsınız, kime isterseniz verirsiniz diyeceğin bir mevkide de göreceksin!''

Peygamber efendimizin zevcelerinden Ümm'i Seleme, müslüman olmasından dolayı Mekke'de bir yıl eza ve cefa gördükten sonra, 

kabilesi Ümm'i Seleme'ye Medine'ye hicret etmesi için izin verdi. 

Tek başına yola çıkmıştı. 

Osman İbn. Talha, Ümm-i Seleme'yi yalnız görünce, halini sorup, durumunu öğrendi. 

Kadını yalnız başına bırakmayı uygun görmiyerek, O'nu edeb ve kerem ile Kuba'ya kadar getirdi. 

''Senin kocan işte bu köydedir. 

O halde Allah'ın bereketiyle onun yanına git'', deyip Mekke'ye döndü. 

Ümm-i Seleme, O'nun bu hareketinden övgü ile bahs ederdi. 

Osman bin Talha, Uhud Harbi'ne müşriklerin safında katıldı. 

Babası, kardeşleri ve akrabası katl edilince, 

Ka'be'nin Hicabet vazifesi tek başına üzerinde kaldı. 

Hudeybiye Andlaşması'nda Müslümanlar'ın Resûlullaha sadakatini, görüp Ashab'ı kiram'ın aşkına hayran oldu. 

Geç iman etti. 

629 senesinde Mekke'nin fethinden altı ay önce Amr bin As ve Halid bin Velid ile birlikte Medine'i Münevvere'ye gelerek, müslüman oldu. 

Fetihten önce imana gelen Muhacirlerin derecelerine kavuştu. 

Mekke'nin fethine katılıp, Resulullah'ın yanında bulundu. 

Ka'be'nin anahtarını Resulullah'a arz etti, 

beraber girdiler. 

Burada Resulullah, iki rekat namaz kıldı. 

Beyt-i şeriften çıkarken, Resulullah,

Nisa suresinin; ''Allah'ü Te'ala size emanetleri ehline vermenizi emreder...'' ayet-i kerimesini okuyup, anahtarı Osman bin Talha'ya ve Amcasının oğlu Şeybe bin Osman bin Ebi Talha'ya verdi. 

O'na; ''Ey Ebu Talha evladı! Ceddinizden kalma olan emaneti sizde payidar ve baki olmak üzere alınız. Bunu zalim olmaksızın hiçbir kimse alamaz,'' buyurdu. 

Hicretten önceki sözlerini de hatırlattı, 

O da; ''Evet, şehadet ederim ki, sen hiç şüphesiz Resulullah'sın'' dedi. 

O günden itibaren Hicabet vazîfesi, 

Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar, 

Osman bin Talha'nın sülalesinde kalmıştır.

Mekke'nin fethinden sonra Resulullah, 

ile Huneyn gaza'sına katıldı. 

Medine-i Münevvere'ye gitti. 

Resulullah'ın vefatından sonra Mekke-i Mükerreme'ye döndü. 

Ka'be-i Muazzamadaki hicabet vazifesine devam etti. Dört Halife devrinde gazalara katıldı. 

Mu'aviye'nin hilafeti devrinde 662 senesinde Mekke-i Mükerreme'de vefat etti.

Osman bin Talha'nın Ka'be-i Muazzamadaki vazifesi, Ashab-ı kiram'dan olması dahil, daha pek çok üstünlüklere sahipti. 

Kendisinden amcasının oğlu Şeybe, 

Urve bin Zübeyr, İbn-i Ömer ve Beni Süleymoğullarından bir kadın hadis rivayet etmişlerdir. 

Peygamber efendimizden bizzat rivayet ettiği hadislerden bazıları şunlardır;

Peygamber efendimizin Osman bin Şeybe'ye namazda kalbi meşgul edecek şeylerin önceden çıkarılması hususunda şu hadis-i şerifi buyurduğunu rivayet etti; 

''Evdeki pişen tencereyi kapatmayı sana söylemeyi unuttum. 

Çünkü namaz kılarken insanı meşgul edecek bir şeyin evde bulunması uygun olmaz.''

Resulullah efendimiz Mekke'nin feth edildiği gün şöyle bir hutbe okudu; 

''Kuluna yardım eden ve kendisinden başka hak ma'bud olmayan Allah'ü Te'ala'dır. 

Müşrikleri hezimete uğratan ancak O'dur.'' 

Diğer bir rivayette ise; 

''Va'di, sözü hak olan, kuluna yardım eden, 

kendinden başka kulluğa müstehak bir ilah bulunmayan Allah'ü Te'ala'ya hamd olsun. 

Dikkat ediniz! Cahiliyye devrinde değer verdiğimiz her türlü adeti ve kan davası ayağımın altındadır. Bunlardan Ka'be'ye hizmet etmek ve hacılara su dağıtmak müstesnadır. 

Dikkat ediniz! Bir kimse kasde benzer şekilde sopayla birisini öldürürse O'na ağır diyet lazım olup, 

100 deve vermesi gerekir.''