Osmanlı döneminde Üçbaş Nureddin Hamza Efendi ismiyle meşhur bir alim vardır.
Bu zat parasını çok tasarruflu kullanırmış. Ata binmez, eski elbise ve ayakkabı ile yetinirmiş. Bu sebeple halk arasında ‘’Paracı Hoca’’ olarak tanınmış. Bu hocaefendi, biriktirdiği para ile Fatih Karagümrük’te önce Üçbaş Medresesi’ni, daha sonra da Üçbaş Mescidi’ni yaptırmış.
Alimlerin ve fukaranın kalması için odalar yaptırarak bunlar için pek çok vakıflar tahsis etmiş.
Bunu duyan tanıdıkları şaşırmışlar ve: ‘’Hocam siz parayı bu kadar çok sevdiğiniz halde harcamaya nasıl kıydınız’’ diye takılmışlar. Hocaefendi de şu manidar ve nükteli cevabı vermiş:
‘’Kıymetli dostlarım!
Sizler haklısınız. Ben parayı çok severim. Onun için de paramın dünyada kalmasına gönlüm razı olmadı. Onu kendimden önce ahirete gönderdim.’’ İnsan hayatta kalarak ibadet edebilmek için yemeli, yemek için yaşamamalıdır.
İhtiyaçtan fazla aşırı yiyip içmek hem malın hem de sıhhat ve vaktin israfıdır. Çok yemekten pek çok hastalık zuhur eder.
Bazı insanlar çok yemekten rahatsız olurken öbür tarafta bir kısmı da açlıktan kıvranmaktadır.
Halbuki çok yiyen kişi ihtiyaç fazlasını infak etseydi hem kendisi hem de muhtaç kardeşi huzura kavuşmuş olacaktı. Bu hususta Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
‘’Ey Ademoğulları!
Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.’’ (Araf, 31)
Resulullah (s.a.v) de şöyle buyurur:
‘’İsrafa ve gurura saplanmaksızın yiyiniz, içiniz, giyiniz, sadaka veriniz.’’ (Buhari)
Bir defasında Resulullah (s.a.v):
‘’Haksız yere bir kuş veya daha küçük bir hayvan öldüren insana Allah mutlaka onun hesabını soracaktır’’, buyurmuştu.
Yanındakiler:
‘’Onun hakkı nedir’’ diye sordular.
Efendimiz (s.a.v): ‘’İhtiyaç sahibi onu kesip yemelidir, zevk için avlayarak başını kesip atmamalıdır!’’ cevabını verdi. (Nesai)
Hz. Ömer (r.a) der ki:
‘’Karnınızı tıka basa yiyecek ve içeceklerle doldurmaktan sakınınız!
Bu, vücuda zarar verir, hastalığa sebep olur, kişiyi namaza karşı tembelleştirir.