PEYGAMBERİMİZİN KIZLARI RUKİYE VE ÜMMÜ GÜLSÜM'ÜN EVLİLİKLERİ

Rasûl-i Ekremin ikinci kızıydı. Doğduğu zaman Hazreti Peygamber Efendimiz, otuz üç yaşında bulunuyordu. Rukayye babasının peygamberliğinden önce, Ebû Leheb'in oğlu, Utbe ile nikahlanmıştır fakat henüz düğünleri yapılmadan Leheb suresi nazil olunca Ebû Leheb, oğlunu çağırdı:

"Oğlum! Muhammed'in kızından ayrılmayacak olursan, ben senden ayrılırım." dedi.

Utbe de babası Ebû Leheb'in teşvikiyle "Rukayye"yi bıraktı. Esasen bunu Peygamberimiz ve Rukayye de istemişti.

O zaman Rukayye, Hazreti Osman ile evlendi. Habeşistan'a göç eden ilk kafileye Hazreti Osman, zevcesi Hazreti Rukayye ile birlikte katılmışlardı. Hazreti Osman, Habeşistan'dan Mekke'ye dönmüş, oradan da Medine'ye hicret etmişti. Rukayye, Bedr gazası günlerinde hastalanmış, bu yüzden Hazreti Osman, Bedir muharebesinde bulunamamış, hattâ zevcesi başında kaldığı için, mazeretliler arasına konulmuştu. Bedir gazası zaferini Harise oğlu Zeyd, Medineye ulaştırdığı gün, Hazreti Rukayye vefat etmişti. Rasûl-i Ekrem (asm) de, Bedir savaşı yüzünden, kızı Rukiyenin cenazesinde bulunamamıştı.

Ümmü Külsüm: Rasûl-i Ekrem (asm)'in üçüncü kızıydı. Rukayye, nasıl Ebû Leheb'in oğlu Utbe Nin nişanlısı iken ayrılmış ise, Ümmü Külsûm da, Ebû Leheb'in diğer oğlu Uteybe Nin nişanlısı idi. Her ikisi de evlenmeden ayrılmışlardı.

Bedir gazasının sonunda, Hazreti Rukiyenin ölümünden bir yıl sonra, Hicretin üçüncü yılı, Hazreti Osmanla evlendi.

Buhârî'nin bildirdiğine göre, Hafsa dul kalınca, Hazreti Ömer, Osman'a müracaat ettiği zaman, Hazreti Osman tereddüt etmişti. O zaman Rasûl-i Ekrem (asm), Ömer'e:

"Ben sana Osman'dan, Osman'a da senden daha iyi bir adam bulacağım. Kızını bana ver, ben de kızımı Osman'a vereyim." demişti.

Hazreti Osmanla evlenen Ümmü Külsûm, onunla altı yıl beraber yaşadı. Hicretin dokuzuncu senesi vefat etti. Cenaze namazı Rasûl-i Ekrem (asm) tarafından kılındı. Hazreti Ali, Hazreti Fadl ve Hazreti Üsâme tarafından gömüldü.

Hazreti Osman, Rasûl-i Ekrem (asm)'in iki kızları Rukiye ve Ümmü Külsûm ile evlendiği için, "İki nur sahibi" mânâsına "Zinnûreyn" sıfatını kazanmıştı.