Raşi ve Mürteşi...

 

Rüşvet, haksız bir menfaat elde etmek için kişilere çıkar sağlama; başkasının malını haksızlıkla yeme yollarından biridir. 

Rüşvet, yalnız alan için değil, veren ve aracılık yapan için de haramdır. 

Allah; "İnsanların mallarından bir kısmını bile bile, günah işleyerek, ele geçirmek için iş başındakilere yedirerek, mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin" (Bakara; 2/188) buyurmuştur.

Rüşvetin devlet dairelerine, özellikle mahkemelere girmesi çok büyük bir suçtur. 

Efendimiz; "Hüküm vermede rüşvet verene ve alana Allah lanet etsin " (Tirmizi) diye beddua etmiştir. 

Devlet memurlarının hediye almaları da dinimizce rüşvet sayılmıştır. Peygamberimizin, zekat toplamak için gönderdiği bir memurun, dönüşünde;

"Bu sizindir, şu da bana verilen hediyedir" demesine Rasulüllah efendimiz kızmış ve; 

"Eğer doğru söylüyorsan, git, anne babanın evinde otur ve bu hediyeler sana gelsin, görelim " (Müslim) buyurmuş, böylece memura ancak rüşvet düşüncesi ile hediye verilebileceğini anlatmıştır.

Devlet görevinde çalışan memurların ve hakimin almış olduğu hediyeler de rüşvet sayılır. 

Çünkü onlar bu görevde olmasalardı kendilerine hediye verilmeyecekti. 

Hediye vermekten maksatları işlerini gördürmektir. 

Hatta rüşvet alan hakim doğru karar vermiş olsa bile yine aldığı haramdır. 

Çünkü hüküm vermek onun görevidir. 

Ayrıca başka bir şey alması gerekmez.

Rüşvet alan bir kimse almış olduğu mala dinen sahip olamaz; onu geri vermesi gerekir. 

 

Rüşvet toplumsal bir hastalıktır: 

Rüşvetin yaygınlaştığı yerlerde halkın birbirine ve devlete karşı besledikleri güven duygusu yok olur. Herkes yapılan işlerden, özellikle mahkemelerde verilen kararlardan şüphe eder; her işin, her kararın arkasında rüşvet var zanneder, rüşvetsiz iş yapılmayacağına inanır. 

Bu inanca namuslu insanların da kapılması, rüşveti toplumsal bir felaket haline getirir. 

Artık doğru dürüst hiç bir şey yapılamaz olur. 

Giderek devlet çarkı işlemez, işler zamanında yapılamaz hale gelir; haksızlık her yanı sarar, diğer ahlaksızlıklar çoğalır. Bütün bunların alışkanlık haline gelmesi, toplum hayatını temelinden sarsar hatta büsbütün çökertir. 

Rüşvet; liberal ekonomilerde ve demokratik rejimlerde çok sık rastlanan toplumsal bir hastalıktır.

Rüşvetin sadece topluma değil, onu alana da zararı vardır. Az çok dini inancı olan insanlar, er geç yaptıkları işin kötülüğünü anlayacak ve vicdanları rahatsız olacaktır. 

İslam'ın hakim olduğu toplumlarda rüşvet olayı asgari sınıra çekilir. 

Zira Hz. Peygamber'in rüşvet alana da verene de lanet ettiği ve ikisinin de cehennemlik olduğunu ifade ettiğini bilen müslümanlar mutlaka bundan uzak dururlar.

Hadis-i şeriflerde rüşvet:

Resulullah, hükümde rüşvet alan ve rüşvet veren ve aracılık eden kimseyi lanetlemiştir.

Bu; bir lanet ve bedduadır. 

Bu lanet Hz. Peygamberin lanetidir. 

Bu lanete uğrayanlar hem dünyalarını hem de ahiretlerini yitirirler.

Muaz İbn. Cebel şöyle anlatıyor: 

Resulullah, beni Yemen'e göndermişti. 

Hareket edip yürüdüğüm zaman arkamdan birini göndererek geri çağırdı. 

Yanına varınca; "Sana niye adam gönderip geri çağırdığımı biliyor musun?" buyurdular ve ilave ettiler; "Benim iznim olmadan hiçbir şey almayacaksın. Zira bu gulüldür hırsızlık. 

Kim gulül yaparsa, aldığı şeyle kıyamet günü Allah'ın huzuruna gelir. 

İşte bu hususu tembih etmek için seni çağırdım, artık işine gidebilirsin."

Ebu Ümame'nin rivayetine göre Hz.Peygamber şöyle buyurmuştur; 

Hz. Peygamber, bir gün muhatabı Kab İbn Ucre'ye; "Ey Ka'b, rüşvet yiyerek bitip büyüyen et yani insan asla Cennet'e girmeyecek." buyurmuştur.

Hz. Peygamber, nüfuzu kötüye kullanıp menfaat temin etmenin her türlüsünü yasaklamıştır. 

Zekat tahsiliyle görevlendirdiği İbnü'l-Lütbiyye'nin vazifesi sırasında kendisine verilen hediyeleri sahiplenmesi üzerine öfkelenmiş ve şöyle buyurmuştur; 

"Annesinin babasının evinde oturmuş olsaydı kendisine böyle hediyeler verilir miydi?

Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki herhangi biriniz bu malda hıyanet yaparak haksız bir şey alırsa kıyamet gününde o malı böğüren bir deve veya bir sığır yahut meleyen bir koyun şeklinde boynunda taşıyarak getirecektir."

Bu hadis-i şerif, devlet görevlilerine verilen hediyelerin hıyanet kapsamında olduğunu açık bir şekilde beyan etmektedir.

Hediyeler konusunda Resul-i Ekrem'in uyarılarını dikkate alan Hulefa-i Raşidin'in, özellikle valilere yolladıkları genelge ve talimatlardan, hediye görünümü verilerek rüşveti meşrulaştırma çabalarına karşı büyük hassasiyet gösterdikleri anlaşılmaktadır.