Mevlevi yolunun meşhurlarından, şair ve alim bir zat olup, 1734 yılında Edirne’de vefat etmiştir.
Türbesi, Edirne Mevlevihanesi yanındadır.
Son asır mevlevi şeyhleri arasında en çok talebesi ve müntesipleri olan bir kimsedir.
Belde halkından pek çok kimse ona tabi olduğu gibi, beş padişah, otuz iki vezir, pek çok müderris, devrinin meşhurlarından İsmail Asım Efendi, meşhur şairlerden Ragıp Paşa gibi deha sahibi simalar ve devlet ileri gelenlerinden pek çok kimse ondan feyiz almış, sohbetlerinden yararlanmışlardır.
Bu muhterem zat, tahsiline Edirne’de başladı.
Meşhur ve faziletli alimlerden ders alıp sohbetlerinde bulundu.
Sonra İstanbul’a gidip, Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Ahmed Dede’ye talebe oldu.
Bu hocasının sürekli derslerinde ve sohbetlerinde bulunup Mevlevilik yolunda yetişti.
Receb Enis Dede Hazretleri, bir müddet Kasımpaşa Mevlevihanesi’nde de kaldıktan sonra, Edirne Mevlevihanesi şeyhi Neşati Süleyman Dede’nin sohbetlerinde bulundu.
Onun vefatından sonra yerine Muhammed Arif Dede postnişin oldu. Bu zat da 1638 yılında vefat edince, Receb Enis Dede Hazretleri’ne Edirne Mevlevihanesi şeyhliği verildi.
Enis Dede, elli iki yıl kadar bu görevi yerine getirip, insanlara İslamiyet’i öğretti. İlim ve edebin, İslam ahlakının yayılmasında büyük hizmetleri oldu.
Başta meşhur kimseler olmak üzere binlerce insanın saadete ermelerine vesile oldu.
Gülşeniyye yolunun meşhur şeyhi Hasan Sezai Efendi Hazretleri, önceleri Receb Enis Dede Hazretleri’nin sohbetlerinde bulunmuştur.
Daha sonraları ise Gülşeniyye yolunda yükselmesine devam etmiştir.
Receb Enis Dede Hazretleri ile olan dostlukları ve sohbetleri ise ömür boyu devam etmiş ve aralarında çok hoş sohbetler geçmiştir.
Receb Enis Dede bu sohbetleri bir kitap halinde toplamıştır.
Bir gece, Şeyh Hasan Sezai Hazretleri ve diğer şeyhler bir mecliste sohbet ediyorlardı.
Hasan Sezai Efendi Hazretleri, kerametiyle, o meclise Receb Enis Dede Hazretleri’nin de gelmekte olduğuna işaret edip, Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi Hazretleri;
“İzacae’r-Receb, türa’l-aceb ‘’Receb ayı’’ gelince acaip şeyler görülür” dedi. Mecliste bulunanlar, bu söz üzerine birbirlerine bakışırlarken, Receb Enis Dede Hazretleri içeriye giriverdi ve; “Şeyhü’l-Ekber kuddise sirruhü’l-Enver” diyerek minder üzerine oturdu.
Orada bulunanlar her iki zatın üstün halleri, kemalleri ve kerametleri karşısında hayrette kalıp onlara muhabbetleri arttı.