Gelişmekte olan ülke olmanın,
Avantajları kadar, dezavantajları da var.
Satın alma gücü artınca,
Beslenme şekli değişir.
Geçmiş yıllara göre;
Türkiye'nin de gelişmişlik düzeyi arttı.
Böyle olduğu için de beslenme şeklimiz de değişti.
Daha doğrusu; yeme içme dengemiz bozuldu.
Her eve, hatta her odaya TV'nin girmesi.
Her köşede Fast Food açılması.
AVM'lerin mantar gibi çoğalması.
Obezite denilen beslenme bozukluğunu, ülkemizde de yaygınlaştırdı.
Obezite'nin basit tarifi; önü alınamayan şişmanlık.
Elbette ki; şişmanlık sadece yeme içme alışkanlığının bozulmasından kaynaklanmıyor.
Sağlık sorunları da şişmanlığı tetikliyor.
Çok değil 15-20 yıl geride
Ülkemizde her 100 kişiden 10'u obez derecesinde şişmanken,
Bu oran 20 yılda yüzde 35 oranında artış gösterdi.
İkiye katladı.
Ne yazık ki; bu istatistik gerçeklerine göre;
Sokakta gördüğümüz her on kişiden, ikisi obez.
X
Obezite konusunda ABD başı çekiyor.
İstatistikler ABD'de her 10 kişiden 4'nün obez olduğunu gösteriyor.
Obezitenin ender rastlandığı ülke ise;
Her yüz kişiden sadece 2'sinin şişman olduğu Kore.
X
Obezite; her türlü hastalığın da kaynağı.
Örneğin; diyabet.
Halk arasında şeker hastalığı olarak geçen,
Daha çok zenginlerde görülen Şeker hastalığı ile obezite çok yakın temas içinde.
Bilindiği gibi;
Diyabette her hastalığın sebebi.
Genetik faktörler bir kenara bırakılacak olursa,
Diyabetin baş sebebi; yanlış beslenme ve obezite.
Obetize,
Diyabet dışında,
Kalp damar hastalıklarını.
Tansiyon hastalıklarını.
Yüksek kolesterolü.
Yüksek yağ lipitlerini.
Sözün özü;
İnsanı ölüme ve konforsuz yaşama iten hastalıkların hepsini tetikliyor.
Başlı başına vücudumuzun-sağlığımızın düşmanı.
X
Diyabet; asrın en kötü hastalığı.
Sinsi gelişme gösteriyor.
Önlem alınmaması halinde;
Göze,
Böbreğe,
Kalbe,
Dişe,
Tüm vücut organlarına zarar verir.
Kişinin yaşam kalitenizi düşürür.
İlaçlarla yaşamı zorunlu kılar.
X
Obezite'den kurtulmak mümkün mü?
Öncelikli kural;
Beslenme tarzını değiştirmek.
Üç beyazdan (yağ, un, şeker hatta tuzdan)uzak durmak.
Sebze, balık meyve ve zeytinyağı ağırlıklı beslenmek.
Yani; Akdeniz mutfağı obezitenin ilacı.
Diğer ÖNEMLİ bir seçenek ise; SPOR.
Dahası; sporu bir yaşam biçimine dönüştürmek.
Çocuklarımızı, fast food beslenme alışkanlığından uzak tutarak,
Spor yapmaya alıştırmak.
Son yıllarda yazılı ve de görsel basında uzmanların yönlendirmeleri,
Doktorların uyarmaları sayesinde toplumumuzda bilinçlenme yeşermeye başladı.
Her ne kadar spor salonları yaz ayı yaklaşırken dolmaya başlasa da; pek çok insan için spor, artık yaşam biçimi olmaya başladı.
Tatil günlerinde, mesai saati bitimimde, spor salonları dolup taşıyor.
Her gün salonlar açılıyor.
"Mac Fit" bu salonlardan birisi.
Sabahın yedisinde buraya uğradığımda çok şaşırdım.
Yüzde 80'e yakın bir doluluk oranı vardı.
Genç-yaşlı.
Kadın-erkek, hocalar eşliğinde spor yapıyordu.
Kimin hangi aletle çalışacağını, hocalar belirliyordu.
"Mac Fit Spor Merkezi"ndeki bu görüntü, diğer spor salonlarının aynası olduğu için sevindirici bir gelişme.
Spor salonlarını çoğu, halkın gelir düzeyine aylık/yıllık ücret alıyor.
"Mac Fit Spor Merkezi" zincir olduğu için üyelik aidatı çok makul.
Aylık iki kilo etten vazgeçerseniz,
Salon aidatına ödemiş olursunuz.
Bu da bence güzel bir tercih olur.
Ulu önderimiz ATATÜRK'ÜN dediği gibi;
"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur".
Sağlam vücutta da obezite bulunmaz.