TERÖRIST hamilerinin hedefi belli; İran’ı parçalamak. Aynen; Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi parçaladığı gibi. Eşkıyanın tetikçileri belli;”Fransa, Kanada, İsrail, Almanya, İngiltere, İsrail”. İngiltere bir tık ilerde sahibinin sesinden havlıyor; “Devrim Muhafızları’nın iki tankere 13 Haziran’da saldırdığı neredeyse kesin. Başka hiçbir devlet veya devlet dışı aktör bir şekilde sorumlu olamaz.” Yok ya... Aynı havlama; parçalan diğer ülkeler için de aynıydı. Biz bu sesi IRAK savaşında da duyduk. Eşkıya ve çetesi hep bir ağızdan; “Irak’ın nükleer-kimyasal silahları var” diye koro tutmuştu! Milyonlarca insanın ölüp, yaralandığı. Milyonlarca insanın evinden sürüldüğü savaş, Irak’ta nükleer ve kimyasal silah olmadığını gösterdi. Aynı senaryo Suriye’de de tekrarlandı; ABD’nin paralı askerleri kimyasal silah kullandı. Suç; Esat’ın üzerine atıldı. İlginç olan; tüm dünya bunun kurgu olduğunu bilmesine rağmen, çeteye karşı gelemedi. Aksine, çeteyi destekledi.
İran akılsız
İran’ın, Umman Körfezi’nde iki gemiye sabotaj düzenlemesi, kaba tabirle kendi ayağına sıkması anlamına gelir. Bu gelişmelere göre; ABD akıllı. İngiltere yarı akıllı.(ABD sesinden havladığı için). İran, akılsız... Dolayısıyla dünya akılsız. İsrail hamisi eşkıyanın senaryosu basit. Japonya Başbakanı İran’da arabuluculuk görüşmeleri yaparken, Japon tankerine, kendi paralı itlerine sabotaj yaptırıyor. Ve de sucu İran Devrim Muhafızlarının üzerine yıkıyor. Yani; hem Japonya’ya gözdağı veriyor hem de Devrim Muhafızlarını “Terörist” listesine aldırmak için bahane yaratıyor. Başarılı da oldu. İran ordusu terörist listesinde. İşe bak... İki tankerin İran tarafından vurulmasına kimse inanmıyor. Aksine, sabotajın perde arkasında Amerika-İsrail, Suudiler olduğunu herkes biliyor. Eşkıyaya ilk destek, her zamanki gibi tasmalı kölesi İngiltere’den geliyor. Herkes biliyor ki; Fransa, İtalya, Almanya’da destek verecektir eşkıyaya, verdiler de. Irak, Libya ve Suriye’de verdikleri gibi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Umman Körfezi’nde petrol tankerlerinin saldırıya uğramasının ardından, Artan ABD-İran gerilimine işaret ederek, saldırılarla ilgili gerçekleri ortaya çıkaracak bağımsız tüm girişimlerin destekçisi olacağını ifade ediyor.
Bizi çok ilgilendiriyor
Bağımsız girişim! Hangi ülke yapacak. Eşkiya’nın destekçisi ülkeler mi? İsrail’in yönlendirdiği kuruluşlar mı? Ne oldu gerçekler! Ortaya çıkan bir şey yok. ABD ve batılı emperyalistler işin içinde olunca zaten hiçbir gerçek, hiçbir zaman ortaya çıkmaz çıkamaz. Acı olan; tanker sabotajlarında suçu olmayan İran’ın sesini duyuramaması. Genel Sekreteri Antonio Guterre’in; “Eğer ortada dünyanın bedelini ödemeyeceği bir şey varsa o da Körfez bölgesindeki büyük bir çatışmadır” sözü çok doğru. Ve de bizi çok ilgilendiriyor. Zira İran’dan sonra Amerika ve İsrail’in hedefi Türkiye olacak. Böylesi bir atmosferde. Ortadoğu alev alev yanarken. Yangın bizi tehdit ederken yönetenlerimizin orduyu küçültmesi... Bir kaç yıl sonra dünyanın sayılı ordularından birisi olan, Türk Silahlı Kuvvetlerini 60 bin kişilik bir güce dönüştürmek istemeleri. Güç derken, güçsüzlüğe. Hem de Milli Savunma Bakanı’nın, eski genelkurmay başkanı olduğu bir dönemde. Acaba, gelişmeleri biz mi yanlış yorumluyoruz. Ya da, birileri bizi yanlış mı yönlendiriyor. Sonuç olarak Ortadoğu çok daha büyük yangınlara gebe. Ordu olarak, millet olarak, silah olarak çok güçlü olmak zorundayız. Kendimize sormamız gereken soru şu; ABD, Kanada, Fransız, İngiliz askerinin hemen altımızda işi ne? Ve kurulan 70 bin kişilik terörist ordusunun amacı ne? Çünkü teröriste ihtiyaç yok. En büyük terörist bunlar. Yetiştiriyorlar, savaştırıyorlar, kan döküyorlar, sakat evsiz yurtsuz bırakıyorlar, milli servetleri yağmalıyorlar. İşleri bittiğinde de defolup gidiyorlar. Allah topunun belasını verir İnşallah.