İstanbul
Parçalı bulutlu
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

SALGIN SARMALINDA DUYGUDAŞLIK

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir salgının sınırlar ötesine yayılarak küresel hayatı etkisi altına alması yeni bir durum değil. Mesela; tarihte yüz milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ve yüzyıllar boyu süren Jüstinyen vebası süreci tam bir insanlık dramı… Yine, Avrupa nüfusunun neredeyse yarısını kaybettiği (1347-1351) “Kara veba” olarak bilinen salgın da tarihin akışını bile etkilemiş…

Hatta Katolik kilisesinin toplumu kontrol ve denetim gücü bile tartışılır olmuş… Nüfus da ancak iki yüz yıl sonra aynı noktaya gelebilmiş… Açıkçası tarihte yaşanmış olan bütün salgınların yıkıcı etkisi görülmüş… Hepsinde de sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan çöküş yaşanmış. Yalnız, şunu da belirtelim; Osmanlı o dönemde acı tecrübelerden yararlanarak Avrupa”daki bu vahamet arz eden durumdan dersler çıkartmış ve önlemler almayı başarmış. Nihayetinde veba salgınlarının sırrı; 1894 de “Yersinia Pestis” bakterisinin izole edilmesi ile asırlar sonra çözülebilmiş.

Osmanlı “da aynı tarihte Pasteur Enstitüsünden yardım alarak Bakteriyolojihaneyi ( Bilimsel araştırma yapan ilk kurum) teşekkül ettirmiş.. Tabii, günümüzde “Covid 19” nihayet izole edilebildi edilmesine ama bugünden yarına bir sonuç elde etmekten daha ziyade, hayatın normale dönebilmesi bakımından daha epeyce yolumuz varmış gibi görünüyor… Malumunuz; ortada çok fazla bilinmez var…

Mesela; “Covid 19”a olan bağışıklık kalıcı mı, yoksa hastalığı geçirmiş olan kişi, bir yıl sonra tekrar hastalanabilir mi? Bu sorunun cevabı henüz bilinmiyor… Takdir edersiniz ki, virüsün hangi yönde evirileceğini kestirmek de mümkün değil…

Aşı geliştirilmesi meselesi, gündemin tepesine oturmuş durumda. Hayatın normale dönmesinin olmazsa olmazı özelliğini koruyor. Diğer taraftan, doğal akışında salgın olgusundan bir an evvel kurtulabilmek bakımından bağışıklık kazanan kesimin yüzdesi merak konusu… Bu bağlamda toplumda yüzde 70 in bağışıklık kazanmış olmasının normalleşme yönünde iyimser bir tablo ortaya çıkabileceği de konuşuluyor.

Tabii, belirsizlikler ve sosyo ekonomik bakımdan baskı altında olan insanların zihninde de hep aynı soru; ” Ne zaman normal hayata döneceğiz?” Diyelim ki, bir mucize oldu ve beklenenden çok daha kısa sürede bir aşı geliştirilerek piyasada uygulanmaya başlandı. Olur ya; bu sırada da “Covid 19” mutasyona uğradı ve yeni haliyle de ölümcül özelliğini sürdürüyor. Geliştirilmiş olan aşı işlevini sürdürebilecek mi?

Ekranlarda her akşam akademisyenlere sorular yöneltiliyor. Dikkat ediyorsanız hiç kimse net bir şey söylemiyor, söyleyemiyor. Daha ziyade cevapların ortaya çıkacak olan verilerde saklı olduğuna işaret ediliyor… Elbette, kötümser olunmamalı, iyimser düşünmeli, ancak demem o ki; bu koronavirüs salgınında bilinmezler göz önünde bulundurularak, evdeki hesabın çarşıya uymama ihtimali de gözardı edilmemeli. Şimdi gözler epidemiyolojik araştırmalardan çıkacak sonuçlara çevrilmiş durumda… Gözlemsel ve deneysel olarak, tanımlama, çözümleme bakımından sahada yapılan çalışmaların bir süre sonra gündem oluşturması ihtimali kuvvetlidir.

Küresel hayatı bütünüyle kuşatmış olan Koronovirüs salgını, Ulusal farklılıklara, yerel, yöresel yaşam biçimlerine rağmen, insanlık âlemine aynı dramı yaşatıyor... Dünya”nın bir ucundan diğer ucuna uzanan adeta küresel bir duygudaşlık oluştu… ABD”den, İtalya”dan, İspanya”dan, Fransa”dan gelen acı haberler, yürek yakan görüntüler karşısında hepimiz; dil, din, ırk farlılıklarını aklımızın ucundan bile geçirmeden aynı hüznü, aynı üzüntüyü yaşamıyor muyuz? Yazımın başında tarihte yaşanan salgınların yıkıcı, tahrip edici özelliklerine değinmeye çalıştım.

Bugün beklenmedik bir anda kendimizi ortasında bulduğumuz bu salgınının, elbette doğası gereği sosyal, ekonomik ve kültürel hayatın akışını değiştirmesi de kaçınılmaz görünüyor. Sevgili dostlar; bu kerteden sonra sosyal mesafe kuralı küresel anlamda insanlığın yaşam tarzının temelini oluşturacağı netleşmiş durumda… Bilim insanları Koronavirüs”ün iki yıl içinde kaybolabileceği öngörüsünün yanı sıra, beş yıl daha hayatiyetini sürdürme ihtimalinin de görmezden gelinmemesini söylüyor. Anlaşılan bundan sonra tokalaşmak yerine Uzakdoğulular gibi belli bir mesafeden selamlaşmayı da öğreneceğiz.. Sağlıkla kalın efendim.

Yorumlar
Aşağıdaki görselde işlemin sonucu kaçtır
Captcha Image
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *