Şehvet ateşe benzer...

Şunu da bil ki ateş, asıl şehvet ateşidir; suçun, kabahatin temeli, o ateş üstüne atılmıştır.

Dıştaki ateş, suyla söner; fakat şehvet ateşi, parladıkça parlar; adamın yüzünün suyunu yerlere döker.

Şehvet ateşi suyla yatışmaz; çünkü azap etmek bakımından cehennem huyu vardır onda.

Şehvet ateşine ne çare var? Din ışığı, sizin ışığınız, kafirlerin ateşini söndürür.

Bu ateşi ne söndürür? İlahi ışık. İbrahim'in ışığına usta tut da; Nemrud'a benzeyen nefsinin ateşinden, şu ödağacına benzeyen bedenin kurtulsun.

Ateşe benzeyen şehvet, yanıp durdukça eksilmez; o, ona, dileğini vermemekle eksilir.

Bir ateşe odun attıkça hiç söner mi? Hiç odunu yakmaz mı?

Fakat odun atmazsan ateş söner; çünkü bu çekinmek, ateşe su serper.

Gönüllerin çekinmesinden allık sürünen güzel yüz, hiç ateşle kararır mı?

Ne mutlu o kişiye ki gençlik çağını ganimet bilir de borcunu öder.

Gücü-kuvveti varken, vücudu sağ ve esenken, yüreğinde de, bedeninde de güç-kuvvet varken başarır bunu.

O gençlik, yem yeşil, ter ü taze bir bağa benzer; esirgemeden yapraklar, meyvalar verir.

Genç adamın kuvvet, şehvet kaynakları akar-durur; Bil ki bu sular, yeryüzüne benzeyen bedeni, yemyeşil eder.

Ev yapılmış, döşenip dayanmış; tavanı iyiden-iyiye yüksek. Dört duvarı sağlam, değiştirmeye, onarmaya hacet yok.

Ne mutlu ihtiyarlık günleri gelip çatmadan, boynunu, hurmalıktan bir iple bağlamadan bu işi başarana.

Kocalıkta toprak çoraklaşır, akar dökülür. O çorak toprak, asla güzel bitki bitirmez.

Güç suyu, şehvet suyu kesilmiş. Kendisine de faydası yok, başkalarına da.

Kaşlar, eğer kuskunu gibi aşağı düşmüş; göz sulanmış, kararmış.

Yüz, buruşuklardan kertenkele sırtına dönmüş. Söz söyleyemez, tad alamaz olmuş; dişler kesmez olmuş-git-miş.

Gün akşam olmuş; leş gibi beden topallayıp kalmış; yol da uzun. İş yeri yıkılmış, iş güç yıkılıp yatmış.

Kötü huyların kökleri sağlamlaşmış; onları sökecek güç-kuvvet azalmış gitmiş.

Her kötü huyunu bir diken bil:

Diken, güçlenmede, boy atmada...Diken sökecekse kocalmada, gücü kuvveti eksilmede.

Diken, her gün, her solukta daha da yeşermede.

O, daha da gençleşiyor; sen, daha da kocalıyorsun.. Tez ol, vaktini boş geçirme.

Her bir kötü huyunu bir diken bil; dikenler, kaç keredir ayağını yaraldı.

Kaç kere, kötü huyun yaraladı seni; fakat sende duygu yok ki; duygusuz yaratılmışsın.

Çirkin huyunun, başkalarını yaraladığını bilmiyorsan.

Kendi yarandan da haberin yok değil ya; sen hem kendine azapsın, hem başkalarına.

Şehvete batan bir daha çıkamaz:

Kendine gel a yolcu, kendine gel!

Akşam oldu, ömür güneşi kuyuya düşmek üzere.

Aklını başına al da yarın deme;

nice yarınlar geçti...Ekin çağı büs bütün geçmesin bari.

Öğüdümü dinle:

Beden, güçlü bir bağdır; gönlün yeniye bakıyorsa eskiyi çıkart.

Şehvetleri, tadları boşlamaktır cömertlik.

Şehvete batan, bir daha çıkamaz.

Bu cömertlik, cennet selvisinden bir daldır; vay böyle bir cennet dalını elinden çıkaranın hâline.

Yok olan şu dünya, var gibi görünmede.

O var olan dünyâsa pek gizlenmiş.

Sevgi acılan tatlılaştırır:

Sevgiden, acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar, altın olur.

Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır. Sevgiden dertler şifâ bulur, sağalır.

Sevgiden, ölü dirilir; sevgi yüzünden pâdişâh kul kesilir.

Bu sevgi de, bilginin sonucudur; saçma sapan şeylere kapılan, nasıl olur da böyle bir tahta oturur?

Topluma dost ol:

Yol arkadaşlarını arayıp sormayı gerekli bil; ister yaya olsun, ister atlı.

Hattâ düşman bile olsa bağışta bulunmak iyidir; bağış yüzünden nice düşman, dost olur gider.

Dost olmasa bile kini azalır; çünkü bağış, kine merhemdir.

A iyi dost; daha da çok faydası var;

var ama sözü uzatmaktan korkuyorum.

Sözün kısası şu:

Topluma dost ol; put yapan gibi taştan bile kendine bir dost düz.

Çünkü topluluk, kervan halkının çok oluşu, yol kesicilerin bellerini kırar; mızraklarını köreltir.

Yalancının vefası yoktur:

Eğri, yalancı kişinin, dinde vefası yoktur;

her zaman andını bozar o.

Gerçek kişilerin, anda ihtiyaçları yoktur;

çünkü onların iki aydın gözü vardır.

Andı, ahdi bozmak, ahmaklıktandır;

yemininde durmak, vefayı elden bırakmamak, çekinen kişinin işidir.

Peygamber dedi ki;

Sizin andınızı mı doğru sayayım, Allah'ın andını mı?

Topluluk, ellerinde Mushaf, dilleri oruçla mühürlü, gene and içtiler.

Bu doğru, bu ter temiz söz hakkı için o mescidi kurmamız, Allah içindir.

Orda hiç düzen yok; orda ancak Allah'ı zikir var, gerçeklik var, dostluk var dediler.

Hz. Mevlana...