Niğde’nin Çiftlik ilçesine bağlı Kömürcü köyündeki Göllüdağ zirvesinde yer alan ve Geç Hitit dönemine ait olan Tabal Krallığı Antik Kenti, etkileyici kalıntılarıyla dikkat çekiyor. Dron yardımıyla görüntülenen antik kent, hem tarihi dokusu hem de keşif süreciyle arkeoloji tutkunlarını büyülüyor.

Antalya Piyano Festivali Görkemli Kapanış Konseriyle Sona Erdi! Antalya Piyano Festivali Görkemli Kapanış Konseriyle Sona Erdi!

Tabal Krallığı’nın Keşfi ve Tarihçesi

1932 yılında Kömürcü köyünden Civan Ali tarafından tamamen tesadüfi bir şekilde keşfedilen bu tarihi hazine, bir yıl sonra ünlü arkeolog Remzi Oğuz Arık’ın öncülüğünde bilimsel arkeolojik kazılarla gün yüzüne çıkarılmaya başlandı. Tabal Krallığı, Geç Hitit dönemine ait bir şehir devleti olarak biliniyor. Surlarla çevrili antik kent, o dönemin stratejik ve askeri gücüne işaret ediyor.

Antik kent, dıştan sur sistemiyle desteklenmiş olup, 3 metre genişliğinde ve 5 metre yüksekliğinde duvarlarla çevriliydi. Şehir, giriş ve çıkışı kontrol eden 3 büyük ana kapıya sahipti. Bu yapısıyla, Tabal Krallığı yalnızca bir yaşam alanı değil, aynı zamanda güçlü bir savunma merkezi olarak tasarlandığını ortaya koyuyor.

Aslan Heykelleri ve Diğer Buluntular

Tabal Krallığı Antik Kenti’nin en dikkat çekici özelliklerinden biri, dönemine ait aslan heykelleri ile meşhur olmasıdır. İlk olarak 1934 yılında gerçekleştirilen kazılarda, çift başlı aslan heykeli gibi önemli eserler ortaya çıkarıldı. Bu heykel, krallığın sanat ve zanaatkârlıkta ne kadar ileri bir seviyede olduğunu gözler önüne seriyor. Çift başlı aslan heykeli bugün Niğde Müzesi’nde sergilenerek ziyaretçilerine antik çağların zenginliğini anlatmaya devam ediyor.

Arkeolojik kazılar, üç farklı dönemde gerçekleşmiş olup, bu süreçte Tabal Krallığı’na ait çeşitli eserler gün yüzüne çıkarılmıştır. Göllüdağ’daki kazılar sırasında bulunan diğer eserler, antik kentin bölgeye hâkim bir güç olarak varlığını sürdürdüğünü kanıtlar niteliktedir.

Bölgenin Önemi ve Turizm Potansiyeli

Göllüdağ’ın zirvesindeki Tabal Krallığı Antik Kenti, yalnızca arkeologlar için değil, aynı zamanda tarih ve doğa tutkunları için de büyük bir cazibe merkezi olma potansiyeline sahip. Antik kenti çevreleyen muhteşem doğa manzarası, ziyaretçilerin hem tarihsel bir yolculuğa çıkmasını hem de eşsiz bir doğa deneyimi yaşamasını sağlıyor.

Bu tarihi hazinenin keşfi, Türk arkeolojisinin erken dönemine damga vuran olaylardan biri olmuştur. Peki, bu önemli kültürel mirasın korunması ve tanıtılması için daha fazla adım atılabilir mi? Göllüdağ’ın zirvesindeki Tabal Krallığı, dünya çapında tanıtılmayı hak eden bir kültürel miras değil midir?

Kaynak: iha