15 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Tasavvuf ehli

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Tasavvuf, şerîati kemâle erdirmektir, buyurmuştur.

Yani tasavvuf, Kur’ân ve Sünnet istikâmetinde güzel bir kul, kâmil bir insan olma gayretidir. Keşif kerâmet, mânevî yolda karşılaşılabilen Allah vergisi bir hâdisedir. Fakat kendisine keşif-kerâmet verilen kimsenin dahî, son nefeste îmanla gidebilme hususunda bir garantisi yoktur.

Hayatını Kur’ân ve Sünnet ölçülerine göre düzenlemeyen, dînin zâhirî mükellefiyetlerini ihmâl eden bir kimsenin dilinden, ne kadar tasavvufî ifadeler dökülürse dökülsün, o kimse, gerçek mânâda tasavvuf ehli olamaz.

Aynı şekilde, âile hayatında İslâmî ölçülere riâyet etmeyen birinin tasavvufî hayatından söz edilemez. Yine ticârî hayatta kul hakkı yemek, dünyevî bir menfaati için Allâh’ın men ettiği şekilde hareket etmek; “Canım, bu seferlik olsun da bundan sonra yapmam...” gibi ifadelerle tâvizlere meyletmek; kişinin kendisine yaptığı en büyük zulümdür,

mâneviyâtını sakatlamasıdır. Hazret-i Ömer’in verdiği şu ölçüleri, hiçbir zaman hatırdan çıkarmamak îcâb eder: “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız; Konuştuğunda doğru söylüyor mu.. Kendisine bir şey emânet edildiğinde, emânete riâyet ediyor mu..

Dünya ile meşgul olurken helâl haram hassâsiyeti gözetiyor mu.. İşte bunlara bakınız.” Tasavvuf, Kur’ân ve Sünnet istikâmetinde güzel bir kul, kâmil bir insan olma gayretidir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol...” (Hûd, 112) şeklindeki ilâhî tâlimâta riâyet yoludur.

Peygamber Efendimiz Vedâ Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur: “...Ey mü’minler! Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız.

Bu emânetler, Allâh’ın kitâbı Kur’ân ve O’nun Peygamber’inin Sünneti’dir...” Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri diyor ki; “Bir kişiyi(postunun üzerinde havada uçarken görseniz, o da eğer Kitap ve Sünnet’e uymuyorsa, ona îtibar etmeyin.’’

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri’nin de şöyle dediği nakledilir: “Bir gün Dicle Nehri’nin karşı yakasına geçecektim. Nehrin iki yakası bana yol vermek için kerâmeten birleşti. Derhâl kendimi toparladım ve Dicle’ye karşı içimden şöyle dedim;

‘’Yemin olsun ki ben buna kanmam! Zira sandalcılar, insanı yarım akçeye karşıya geçiriyorlar.’’ Buna karşılık bazı câhil ve gâfil kimseler; “Benim şeyhim Mahşer yerinde benim elimden tutar! Beni bırakmaz.

Beni Cennet’e götürür(!)” şeklinde birtakım iddialarda bulunabiliyorlar. Bu bir mesnedsiz, hezeyana dönüşmüş ve taşkınlıklarıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *