Tatmin olamıyoruz

 

İŞİNİ sevmek, eşini sevmek, kendini sevmek, yaşamını sevmek tatmin olmuşluktur. İçinde bulunulan şartlarda, önüne çıkan engelleri aşarak başarıya ulaşmak insanı mutlu eder. Mutsuzluğun sebebi tatminsizliktir. İçinde bulunulan şartlara isyan halidir. Şükür etmek, nankör olmak da bu durumun ifadesidir. Sahip olduğunun farkında olup, bunun kıymetini bilen kişi şükür edecektir. Zaten kıymet bilmek demek şükür etmek demektir.

Ruh tabiplerine, davranış bilimi danışmanlarına giderek, hayatındaki olumsuzlukların ruhunda oluşturduğu yaralara tedavi arayan insanlara bakınız. İçinde bulunduğu şartları kabul etmeyen, isyan eden, ama o şartları değiştiremeyen insanlardır. Yani şükürsüz insanlardır, nankör insanlardır, kıymet bilmeyen insanlardır. İnsanların içinde yaşadığı hayatı sevmesini sağlamamız gerekiyor.

Kişinin eşinden, işinden, yaşadığı hayattan memnun olmasını sağlamak gerek. Tedavi budur. Zaten o ruhu yaralı insanları dinleyenler, ya da onlara yaşam koçluğu yapanlar, ya da onları ilaçla tedaviye yönelenler kişilere içinde oldukları şartları kabul etmeyi ve gereğini yapmalarını tavsiye ederler. Tedaviyi arayanlar için böyledir de, tedaviye ihtiyacı olmadığını düşünen milyonlarca insanımız var.

Hatta ruh tabibine başvurduğu halde tedaviye cevap vermeyenler de az değildir. Asıl sıkıntı tedavi aramayanlar, tedaviye ihtiyacı olduğunu düşünmeyenler ve kendini ortalama sayanlardır. İşte o ruhları yaralı, davranışları ahlak sınırlarına sığmayan, ama kendini vasat sayan insanlar millet nüfusunun ekseriyetini teşkil ediyor. Eşini değiştirmeyi düşünen insanın evinde huzur olmaz.

İşini değiştirmeyi düşünen adam iyi, nitelikli iş üretemez. Hayatından şikeayetçi olan adam, hayatıyla kavgalı ve isyan halinde olan bir insanın yanındakilere huzursuzluk vereceği bir vakıa. İnsanlara içinde bulundukları hayat çerçevesini sevmeyi, kabul etmeyi, isyan ve kavga etmemeyi öğretmek zorunludur. İnsanlara eşlerinin kaderleri olduğunu, yüzlerce seçenek olsaydı bile, yine de şu andaki eşleriyle evlenecek olduklarını anlatmak gerek. İş aleminde ise iş yeri değişikliğinin mümkün, ama alan değiştirmenin daha az mümkün olduğunu da anlatmak gerek. Ama ne olursa olsun barış halinde olmanın bir sihir gibi her şeyi iyileştireceğini öğretmek gerek.

Bam teline dokunma zamanı

İşinden memnun olan ilim adamı, sanat adamı, iş adamı siyasete talip olur mu? Eğer o insanlar kendi işlerinde, kendi alanlarında başarmanın hazzını yaşasalar, başka alanlarda var olmak mücadelesine girmezler. O zaman bam teline dokunmak zamanıdır. Kendi alanında memnun olmayan, mutlu olmayan, dolayısıyla başarılı olmayan, şükretmeyen, kıymet bilmeyen insanlara yerel yönetimde, ya da genel yönetimde görev vermek hiçbir toplum yarasına derman olamayacaktır. Bu bakımdan sanatçıların, iş insanlarının ve ilim insanlarının seçimlerde aday olmasını doğru bulmak çok akılane bir davranış değil.

İşin aslı kıymet bilmekte

Aziz Sencer beyefendi ilim adamı oluşundan memnun olmasaydı, siyasete girseydi belki bir ilçe belediye başkanı olurdu. Ama Nobel alan bir ilim adamı olamazdı. İlim adamı ilim yapmayı, sanat adamı sanat yapmayı, iş insanı da iş yapmayı, üretmeyi, imal etmeyi sevmeli ve kendi alanında gerekenleri yaparak, engelleri aşarak başarının zevkini doyasıya yaşamalıdır. Hayatı sevmeyen insanı nereye koyarsanız koyunuz, sevgisizlik üretmeye devam edecektir. Meselenin özü hayatı, kendini, işini, eşini sevmekte yatıyor.

İşin aslı kıymet bilmekte, şükür etmekte saklıdır. Halinden memnun olan rektör, dekan, purofesör gece yarılarına kadar televizyon çekimlerinde tükenmeye razı olamaz. Kendi işine bakar. Konuyla ilgili kısaca görüş bildiren ilim adamlarına bir şey denemez. Ama siyasi menfaat peşinde lidere ya da liderlere yandaşlık ve bağlılık konuşmalarının masum olmadığı kesindir.