Türk Silahlı Kuvvetleri, gelenekleriyle sadece bir askeri kurum değil,
Aynı zamanda milletin hafızasında yer etmiş köklü bir yapı.
Ancak son yıllarda bu yapının içerisinde yaşanan olaylar,
Toplumun geniş kesimlerinde ciddi tartışmalara yol açıyor.
Kara Harp Okulu’ndan mezun olan ve mezuniyet töreninde
"Mustafa Kemal’in askerleriyiz" sloganı atan teğmenlerin
İhraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi,
Bu tartışmalara bir yenisini daha alevlendirdi.
Bu olay, sadece birkaç subayın disiplin süreciyle sınırlı bir mesele değil.
TSK’nın tarihi, askeri disiplini ve
Türkiye’nin değişen siyasi iklimi açısından
Daha geniş bir bağlamda ele alınması gereken bir konu.
***
Türk Silahlı Kuvvetleri, uzun yıllar boyunca
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığıyla anıldı.
Özellikle “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı,
Askeri törenlerde ve ordunun kamuya açık etkinliklerinde
Sıkça duyulan bir ifade olarak hafızalarda yer etmiş durumda.
Ancak, bu sloganın bir disiplin meselesi haline getirilmesi,
TSK’da yaşanan değişimlerin açık bir göstergesi.
***
Bu noktada sorulması gereken kritik soru şu;
TSK, tarihsel kimliğini ve geleneklerini korurken
Aynı zamanda modern Türkiye’nin ihtiyaçlarına nasıl uyum sağlayacak?
Bu olay, ordunun siyasi atmosferden ne kadar bağımsız olduğu ve
Tarafsızlığını ne derece koruyabildiği konularında önemli ipuçları veriyor.
Mezuniyet töreninde kılıçlı yemin eden teğmenlerin
İhraç talebiyle karşı karşıya kalması,
Disiplin kurallarına mı yoksa siyasi hassasiyetlere mi dayandırılıyor?
Bu sorunun yanıtı,
Türkiye’nin asker-sivil ilişkilerindeki dengeleri anlamamız açısından oldukça önemli.
***
Disiplin, askeri bir kurumun olmazsa olmazıdır.
Ancak, disiplin kurallarının uygulanışı,
Toplumsal değerlerle ve siyasi iklimle doğrudan ilişkilidir.
Eğer bu olay, yalnızca bir sloganın veya
Sembolik bir davranışın cezalandırılması olarak görülüyorsa,
TSK’nın tarafsızlığı konusundaki tartışmalar daha da derinleşecektir.
…
Bu olayın kamuoyunda yarattığı yankıya baktığımızda,
Tartışmanın iki ana eksende ilerlediğini görüyoruz.
Bir kesim, bu sloganın orduya yakıştığını ve
TSK’nın tarihsel misyonuna uygun olduğunu savunurken;
Diğer kesim ise bu tür ifadelerin ordu içinde ayrışmalara ve
Disiplin zafiyetine yol açabileceğini düşünüyor.
...
Olayın yalnızca askeri bir mesele olmadığı,
Aynı zamanda siyasi bir tartışmaya dönüştüğü aşikar
Toplumun bir kesiminde ordu üzerindeki
Siyasi etkilerin arttığı algısını güçlenirken,
Diğer kesimde bu adımı ordu içinde
"Siyasi Tarafgirliğe" bir karşı duruş olarak görme eğilimi yaratıyor.
***
Ordu, hem kendi içinde birlik ve tarafsızlığını korumak
Hem de kamuoyunda güvenilirliğini artırmak zorunda
Bu olay, TSK’nın disiplin politikalarını,
Siyasi etkilerden bağımsız olarak yeniden değerlendirmesi gerektiğini gösteriyor.
Aksi halde,
Ordunun tarafsızlığını koruma konusundaki zedelenen algı,
Uzun vadede hem kurumun iç işleyişine hem de toplumdaki güvenine zarar verebilir.
Türkiye’nin değişen siyasi ve toplumsal dinamikleri ışığında,
Hem ordu hem de toplum için esas soru şu olmalı;
Gelenekler ve modern anlayışlar arasında nasıl bir denge kurulacak?
Bu soruya verilecek yanıt, sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirecek.