TEO İlah demektir. Türkiye’de erkek ismi olarak kullanılan Teoman ise Allah adamı anlamına geliyor. Teokrasi kelime anlamı olarak Allah idaresi demek oluyor. Feodal idare, derebey idaresi, kırallık idaresi derken insanlık zaman içinde değişim geçiriyor. Toprak esaslı yaşama biçiminden esnaf esaslı hayata evrilmiş insanlık. Kasabalar, şehirler oluşmuş, ticaret ciddi bir uğraş alanı olmuş. Kölelik de şekil değiştirmiş. Kölelik yevmiye, haftalık, aylık ücret alan çalışanlar haline çevrilmiş. Ticaret kervanlarının sahipleri olduğu gibi, çalışanları da oluşmuş. El sanatları yapan esnaf, şehirde halkın gündelik ihtiyacını satan esnaf, imalatçı esnaf insanlık hayatında yerini almış. İnsanlar yine insan. Kalplerindeki ana duygu yine din, Allah inancı, ebediyet arzusu ve duygusu içinde. İnsanlar daha iyi, kolay, haysiyetli yaşamanın peşinde. Yapılan yanlışlıklar, zulümler, haksızlıklar, adaletsizlikler yine can yakıyor. Bu halin iyi bir hal olmadığını, çalıştıranların çalışanlarına biraz daha yüksek ücret ödemesi gerektiğine kaani.
Egemenlik dini otoritede
Bu defa din adına oluşan kurumlar işe karışıyor. Aranan adaleti sağlamayı vaad ediyor. Peygamberler geliyor yeryüzüne. Allah’ın adaletini, nimetlerini anlatıyorlar. Tek Allah’tan söz ederek insanlara haksızlık yapmaktan uzak durmalarını anlatıyorlar. Dini kurumlar önceleri kilise, sinagog ve oralarda görevli dini hizmetlerle meşgul olanlar yönetime ağırlıklarını koymaya başladıklarında toplum artık dini öne çıkaran insanların dediklerine göre yaşamaya başlıyorlar. Teokratik idareler, teokrasi böylece başlamış oluyor. Din ağırlıklı yönetim biçimlerinin temel özellikleri şöyle sıralanıyor. Egemenlik dini otoriteye aittir. Dini temsilen genellikle bir ruhban sınıf bulunur. Anayasa kaynağını kutsal metinlerden alır. Hukukun ana kaynağı dindir. Dini hükümlerde net olmayan meseleler din adamlarınca içtihat ile düzenlenir. Devletin tarafı vardır. Devlet ve yöneticinin meşruiyeti dini inançtan gelir. Kişisel hak ve özgürlükler dini esaslara göre belirlenir. Bu ilkelerin adaleti sağladığı dönemler var. Peygamberlerin yaşadıkları ve toplumu yönetmekte etkili oldukları dönemler var. Peygamberlerin olmadığı, onlar adına varislerinin ya da haklı haksız o makamları işgal edenlerin yönetimlerinde adalet gerçekleşmiyor. İnsanlar hızla istismar ederek, dini bir maske ve kalkan olarak kullanıp, kendi çıkarlarına sınırsız katkılarda bulunuyorlar.
Medine Şehir Devleti
Medine Şehir Devletini kuran Hazreti Peygamberimiz de dini esas alan bir yönetim biçimini uyguluyordu. Ondan sonra yerine geçen halifeler de dini esas aldılar. Ama insanların yorumları işe dahil oldu. Hazreti Peygamber vahiyler ışığında karar aldığı için ebedi ilkeler ortaya çıkıyordu. Vahiy olmayan konularda kendi içtihadını uyguluyordu. Onun en büyük yardımcısı vahiydi. Yeni bir vahiy geldiğinde kendi içtihadından vazgeçiyordu. Medine şehir devletinde de yönetim teokratikti. Kimse orada sosyalistlik, komünistlik, demokratlık aramasın. Bulamaz. Bulduğunu iddia ettiği hususlar ise zorlama yorumlardır. Medine şehir devletinin yönetimi İslam Peygamberi’ne özel, mutlu bir dönemdir. Dört halife döneminde bile vahiy olmadığı için yanlışlara düşüldüğünde geri dönmek mümkün olamamıştır. Kerbela fitnesi, Şia fitnesi, Haricilik fitnesi, Yezid fitnesi geri dönülemeyen felaket halleridir. Sakarya üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi dergisinde Mevlüt Koyuncu imzalı bir makale var. Orada Medine Şehir Devleti konusu çok başarılı bir şekilde incelenmiştir. Demek ki neymiş? Siyasal İslamcı yazarın yazdığı gibi teokrasi cahiliye dönemi yönetim biçimi değilmiş. İslam adına kitap yazıp, siyasal İslama yol yapan yazarların düşünceleri son derece cehaletle dolu ama bu kitaplar Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı yayınevinde bugün de satılıyor. Diyanet, cami esaslı toplum purojesinden önce yayınlarını bir gözden geçirmeli ve İslam ile, ilim ile bağdaşmayan kitapları satış listelerinden çıkarmalı.