Tuba ağacına başka bakış

 

İTTİHAT Terakki Fırkasının iktidar olduğu, başvezir ve nazırlar çıkardığı yıllarda iki kere ama birer yıl Maarif Naazırı olan Emrullah Efendi 1858-1914 yılları arasında dünya hayatında görünüp gitmiş bir fani. O dönem son derece sancılı. Devlet-i aliye ortadan kalkacak gibi sadmeler, darbeler yaşıyor. Dışarıdan büyük devletler, içeriden ahmaklar saldırıp duruyorlar. İttihat Terakki çok aceleci, zamanı yok. Telaş içinde. Yıkılışın ayak sesini duymayan aydınlar da var o zaman. Onların da çözüm teklifleri var ama, aceleci değiller. Maarif Naazırı olan Emrullah Efendi aceleci, onun karşısında acelesi olmayan bir Satı bey var. Emrullah, Efendi ama Satı, bey. Efendi ve bey içtimai alanda çok derin anlamlar içermektedir. Özetle dindar olanlara efendi, batıcı olanlara bey deniliyor.

Eğitimin başladığı yerden

Dr. Mustafa Ergün D.T.C.F çalışmasını Celal Demirci özetlemiş bir yazısında. Üç öğrenci de Emrullah Efendi ve Tuba ağacı üzerine bir tez hazırlamışlar. Tuba Yavaş Taşdelen, Cemil Dinç, Volkan Çiçek imzasıyla yayınlana araştırma gayet başarılı. Medeniyetçiler denilen bir öbek var İttihat ve Terakki Fırkası içinde. Osmanlının dine hürmet içinde basit değişikliklere razı olarak devam ettirilmesini umanlar. İttihat Terakki birlikteliğinde çok farklı çözümler öneren arkadaş öbekleri var. Tuba ağacı kökü yukarıda, dalları aşağıda olan bir cennet ağacı olduğu söyleniyor ve ağacın görüntüleri de mevcut. Satı bey ve ötekiler ise bilinen ağaç modelini teklif ediyorlar. Yani Emrullah Efendi Darül Fünun’da yenilik ve iyileştirme yaptıktan sonra, iyi yetişmiş insanlarla ilk, orta, liselerde gereken yenileştirme ve iyileştirmelerin yapılması gerektiğine kanidir. Ötekiler ise eğitimin başladığı yerden başlayarak adım adım iyileştirmeler,i üniversiteye kadar yaymak gerekir.

Ziya Gökalp’in desteği

Bana göre Emrullah Efendi Osmanlı’nın yıkılış ve tarihten çekiliş sancılarını çok derinden duyan bir münevver. Eline fırsat geçince de çok kısa sürede üniversitede niteliği artırarak, orada iyi nitelikte insanlar yetiştirip ilk, orta, liselerde o iyi yetişmiş kişilerin iyileştirmeyi üstlenmesini istiyordu. Öte yandan ilk, orta lise denildiğinde çok büyük bir kitle ile karşı karşıya kalınacak ve onların hepsini aynı amaç etrafında birleştirmek çok da mümkün olmayacaktı. Ama bir tane üniversite vardı. Çok mahdut sayıda talebe ve öğretim üyesi, elemanı vardı. Bunları aynı amaç etrafında toplamak daha az emek ve maliyet istiyordu. Emrullah Efendi’nin derdi bu idi.

Yine de Üniversitede iyileştirmeler yaptırırken, ilk öğretim kanunu çıkarmayı da ihmal etmemiştir. Üniversitede yabancı dillerin Dil ve Edebiyatı bölümlerini açtırdı. O zaman şube denilen Fakülte sayısını 3’ten 5’e çıkarttı. Nizamnameler yayınladı. Bazı okul adları değiştirildi. Derleme-toparlama faaliyetleri yapıldı. Satı beyin görüşü yanlış değildi ama Osmanlı devletinin zamanı yoktu. Yaralarını çok hızlı sarmak ve tedavi etmek zorundaydı. İttihat Terakki’nin bu algısı bir telaş buhranı şeklinde olduğu için devletin nihayete ermesinin sebebi oldu.

İttihat Terakki’nin umumi keatibi Ziya Gökalp, Emrullah Efendi’den yana tavır koyuyordu. Çünki o, Satı bey de Arap ırkçılığını görüyordu. Öteki felsefeci Mehmet İzzet ise Ziya Gökalp’in bu konuda aldandığını düşünüyor, Satı beye Arap ırkçılığını konduramıyordu. Fakat zaman her şeyin gerçeklik aynasıdır. Bir süre sonra Ziya Gökalp’in haklı olduğunu anlayan Mehmet İzzet, özür dilemek zorunda kaldı.