Türk tiyatrosu, köklü bir geçmişe sahip olup, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan uzun bir yolculuğun izlerini taşır. Bu sanat dalı, Türk milletinin sosyal, kültürel ve dini hayatının bir aynası olarak, tarih boyunca evrim geçirmiş ve zenginleşmiştir. Türk tiyatrosunun kökenleri, sadece Batı'dan gelen etkilerle değil, aynı zamanda Orta Asya'daki kadim geleneklerden de beslenmiştir.

Türk tiyatrosunun ilk izleri, Orta Asya’daki Şamanist inançlarla şekillenmiştir. Şaman ayinleri, toplulukları bir araya getiren, dramatik öğeler içeren ritüellerdi. Şamanlar, doğaüstü güçlerle iletişim kurduklarına inanılan kişiler olarak, müzik, dans ve sözlü anlatımlarla törensel bir performans sergilerdi. Bu ritüeller, Türk toplumlarında dramatik sanatın temelini oluşturmuş ve daha sonraki dönemlerde gelişecek tiyatro sanatına ilham vermiştir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türk tiyatrosu, özellikle halk arasında yaygınlık kazanmıştır. Karagöz ve Hacivat gölge oyunu, bu dönemde ortaya çıkan en önemli halk tiyatrosu örneklerinden biridir. Karagöz, mizahi anlatımıyla toplumsal eleştiriler yaparken, halkın gündelik yaşamına dair kesitler sunar. Gölge oyununun bu yönü, hem eğitici hem de eğlendirici bir işlev görmüştür.

Ortaoyunu ise Karagöz’e kıyasla daha geniş bir sahneleme alanına sahip olan, sözlü ve doğaçlama unsurların öne çıktığı bir tiyatro türüdür. Ortaoyunu, açık alanlarda oynanan ve halkın kolayca erişebileceği bir eğlence biçimi olarak, Osmanlı'da büyük ilgi görmüştür. Bu oyunlar, karakterlerin komik diyalogları ve olay örgüsüyle, toplumun farklı kesimlerini sahneye taşımıştır.

19. yüzyılın sonlarına doğru, Batı etkileriyle birlikte Türk tiyatrosunda da modernleşme süreci başlamıştır. Tanzimat Dönemi ile birlikte, Batı tarzı tiyatro eserleri Türkçeye çevrilmiş ve sahnelenmeye başlanmıştır. Bu süreç, Türk tiyatrosunun Batı tiyatrosunun teknik ve estetik öğeleriyle tanışmasına olanak sağlamıştır. İlk Türk tiyatro oyunu olarak kabul edilen Şinasi’nin Şair Evlenmesi (1860), bu dönemin önemli bir ürünüdür.

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, Türk tiyatrosu devletin desteğiyle daha da gelişmiş, milli kültürü yansıtan oyunlar yazılmış ve sahnelenmiştir. Bu dönemde, Batı tiyatrosunun etkisi devam etmekle birlikte, milli unsurların ön planda olduğu eserler de artmıştır.

Türk tiyatrosu, tarihsel süreç içinde milli kimliğin inşasında ve korunmasında önemli bir rol oynamıştır. Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan kültürel unsurlar, Osmanlı’nın çok kültürlü yapısı ve Cumhuriyet dönemindeki modernleşme çabaları, tiyatronun gelişiminde belirleyici olmuştur. Tiyatro, toplumsal olayları, gelenekleri ve değerleri sahneye taşıyarak, halkın bilinçlenmesine katkı sağlamıştır.

Bu tiyatro geleneği, geçmişten aldığı güçle geleceğe taşınarak, milli kültürün önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.