Ülke insanımızın, çocuklarımızın gönlünde taht kuran
ANDIMIZ şiirinin kaldırılması, biz milliyetçiler için,
Vatanperverler için bir üzüntü, bir hınç vesilesi olmuştu.
Danıştay'ın bu yanlışlığa "DUR" diyerek
bu hatayı iptal etmesi de bizi sevindirip gönlümüze su serpti.
 
Türk insanı olarak, artık bu güzel şiirin okullarımızda söylenmesini,
okul bahçelerinin TÜRKÜM, doğruyum,
nidaları ile çınlamasını bekliyoruz.
 
Ancak bu iptal birilerini rahatsız etti.
Hemen çemkirmeler,
homurdanmalar başladı.
Hatta hakaretlere varan söylemler oldu.
Hemen ön plana çıktılar.
Nefretlerini, eleştiri kılıfına sokarak kustular.
Çünkü bu kaldırılmanın temeline harcı onlar koymuştu.
Sayın Bekir Bozdağ'ın ilk itiraz edenler arasında olmasını,
ırki kimliğinden dolayı yadırgamamak gerek.
İtirazlar genelde AKP ve de HDP tarafından dillendiriliyor.
 
Hatta HDP Eş Başkanı fırsatı bile ganimet sayarak,
AKP'ye yeniden çözüm süreci olarak adlandırılan
ihanet sürecine başlanmasını teklif etti.
 
ATATÜRK, TÜRK ÖZÜMÜZDÜR
 
Peki, bu andımız niçin bu kadar rahatsızlık veriyor?
Niçin "OKUNMAMASI" isteniyor?
Rahatsızlık metinde geçen
"TÜRKÜM, ATATÜRK" kelimelerinden mi kaynaklanıyor?
 
İşte burası ilginç;
Ne mutlu TÜRKÜM diyene ibaresi,
bence Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan
bu vatan evlatları için söylenmiş "birleştirici" bir sözdür.
Yani bu vatanda yaşayan herkes için
ayrım yapılmadan söylenmiş biz sözdür.
Mevlana misali: "Kim olursan ol, yine gel"
Bu vatanın evladı ol; Bu vatanda yaşamaktan mutlu olduğunu belirt;
Ne mutlu TÜRKÜM diyene de".
Bu söz insanlarımızı niye rahatsız ediyor ki!
Bu söz ırkçı bir söylem değil.
Ayrıca Alman, Fransız, İngiliz dendiğinde niçin ırkçılık olmuyor da
TÜRK dendiğinde ırkçılık aklımıza geliyor.
O zaman Kürt kelimesini de kullanmak ırkçılık olmalı.
Bu söylem birleştirici bir söylem.
Herkesi kucaklayan bir söylem.
Çok anlamlı satırlardan oluşuyor.
Öze dönersek, metnin tamamına bakarsak,
bazı dostların rahatsızlığının kaynağı, bence
şiirde geçen TÜRK, ATATÜRK cümleleridir.
Bunlar, ırki sorunu ve
Atatürk, Türk alerjisi olanlar arasında hazımsızlık yaratıyor.
TC (Türkiye Cumhuriyeti) ibaresinden rahatsız olup
kaldırma küstahlığını gösterenler de bu cenahtan.
 
Türklerin kurduğu bir devlette yaşıyoruz
ama TÜRK demekten korkacağız...
Böyle şey olur mu?
Bu durumu o zamanlar cumhurbaşkanı olan,
Sayın Abdullah Gül şöyle özetleyerek ağzında ki baklayı da çıkarmıştı;
"Siz dağa taşa TÜRKÜM yazarsanız,
Birileri de gelir KÜRDÜM" diye yazar" demişti.
Ama burası Türkiye Cumhuriyeti.
Bu devleti kuran kurucu irade TÜRKLERDEN oluşmuştur.
Bu vatan toprağı ATATÜRK önderliğinde,
destansı bir mücadele ile elde edilmiştir.
TÜRK kelimesini söylemekten, ifade etmekten niçin çekinelim?
 
Metnin özüne bakarsak;
Atatürk devrimlerini, çağdaşlığı, ilericiliği,
uygarlığı, dürüstlüğü, laikliği ön plana çıkarmaya çalışıyor.
"TÜRKÜM, doğruyum, çalışkanım.
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, 
yurdumu milletimi özümden çok sevmektir.
ÜLKÜM: yükselmek, ileri gitmektir".
 
Yahu biraz vicdan, biraz izan.
Bu kelimelerden hangisi bazı dostları rahatsız ediyor?
Doğruluk mu?
Çalışkanlık mı?
Milletini özünden çok sevmek mi?
Hangisi? O kadar güzel bir and ki!
İnsan söylerken bile tüyleri ürperiyor.
Ama ürpermeyenler de var demek ki.
Onları da HOŞ göreceğiz artık!