Sıkıntılar bir anda dünyayı saran kovit 19’ la başladı, bu hastalık ki dünyanın tüm sosyal düzenini, geleceğimize dair umutları, hayalleri, vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızı bir anda yok etti.
Yasaklar oldu, kurallar kondu, tüm dünya kuralları uygulamaya başladı. İnsanlara saygı göstermeyen, kurallara asi olup aldırış etmeyerek, kentin sokaklarında, kaldırımlarında maskesiz, arsız ve hayasızca dolaşanları da gördükçe, neden ıslah ve iflah olmadığımızı da anlıyoruz...
Umutsuzluklar çoğaldı, yaşam sevinci azaldı, ayakta durma direncimiz sosyal ilişkilerimiz, sevdiklerimize karşı mesafelerimiz aralandı, anneden babadan sevdiklerimizden uzaklaşıp, kokularını unutmaya başladık, cenazelerimizde yokuz, düğünde, bayramda, merasimde, sevinçte ve tasada hiç olamıyoruz.
Ne kadar özledik birlikte olmayı, karşılıklı sohbetleri, birlikte bir acı kahve içip sıcak sohbetler etmeyi, sevdiklerimize sarılıp kucaklaşmayı, evlatlarımızla anne babamızla koklaşmayı ne kadar özledik, ne kadar değerli olduğunu geçte olsa anlamaya başladığımız, değerlerimize bir an önce kavuşmaya ne kadar muhtacız.
Hastalık, hayatımızdaki güzel insanları sevdiklerimizi, bizlerden kopartıp götürdü, çare yok çözüm yok, tek bildiğimiz yapabildiğimiz sabır, sabırla beklemek, kalanlarla birlikte güçlü olmaya, ayakta durmaya, kanayan yaramızı acıyan yüreğimizi, sarsılan bedenimizi birlikte onarmaya, birlikte hayata tutunmaya çalışmaktan başka bir çarede yok maalesef.
Geçecek bu acılı günler, umutla beklediğimiz güzel günler gelecek, hastalıkların son bulduğu, hastaların iyileştiği, sabır ve umutların yeşerdiği ruh ve bedenler için, sabah güneşi ülkemin üzerine umutla doğacak.
Zaman sadece ilacımız oldu, bu hastalık tüm insanlığa çok şey kattı, hastalıkla nasıl mücadele edeceğimizi, nasıl başa çıkabileceğimizin yollarını öğretti. Dermanın, insanın kendisinde olduğunu öğretti, yaşadıklarımızla bazen yalnız ve tek başımıza kaldık, hastane odalarında mutsuz umutsuz olduk, çaresiz kaldık, aldığımız nefese şükrettik, eş dost ziyaret edemedi, bize kalan yalnızlığımızla sabır ve şükürdü.
Derdi verenin elbette şifayı da vereceğine dair inançla, ümitsizliğe kapılmadan direndik. Bu zor ve sıkıntılı günleri de elbette atlatacağız. Hayır, bildiğimiz de şer, şer bildiğimizde de hayır olabilir, bilemeyiz ki, nefes alabiliyorsak şükür etmeliyiz bizi yaratan rabbimize.
Geriye dönüp baktığımda şu kısacık ömre ne kadar çok şey sığdırıyoruz. Geçmişimize yaşanmışlıklarımız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden bir su misali gibi akıp giderken, hayatın içinde bir garip yolcu olduğumuzu anlıyoruz.
Her sabah kalkarken yine de umutla, yeni hayallerle doluyor yüreğimiz, seviniyoruz artık, sevdiklerimizden dostlarımızdan duyduğumuz günaydın sesine, telefondan da olsa hatırlanmaya, yazılan güzel mesajlara.
Umutsuzluk yok umudumuzdan vazgeçmek yok, bütün sıkıntılı günler elbette geçecek, yine umudumuz sevince dönüşüp, güneş yine bizlerin üzerine doğacak kaybettiğimiz tüm değerlere sevgiye, sevgiliğe sevdiklerimize özlemle kavuşup, güzel günleri hep birlikte yaşayacağız.
Umut etmek bize yakışır, umulanı vermek O’ na. “ Sen Allah’a güven, hiç beklemediğin anda açar umutlar”(Mevlana) Tüm insanlığın, bu sıkıntılardan kurtulması umuduyla, sağlıcakla kalalım.