EŞKIYANIN hedefi belli. İran’ı parçalamak. Aynen Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi parçaladığı gibi. Eşkıyanın tetikçisi; İngiltere ve İsrail. Sahibinin sesinden havlıyor; “İran ordusunun bir kolu olan Devrim Muhafızları’nın iki tankere, 13 Haziran’da saldırdığı neredeyse kesin. Başka hiçbir devlet veya devlet dışı aktör bir şekilde sorumlu olamaz” Yok ya... Aynı havlama; parçalanan diğer ülkeler için de aynıydı. Eşkıya ve çetesi hep bir ağızdan; “Irak’ın nükleer silahları var” diye koro tutmuştu. Milyonlarca insanın ölüp, yaralandığı milyonlarca insanın evinden sürüldüğü savaş; Irak’ta nükleer ve kimyasal silah olmadığını gösterdi. Aynı senaryo Suriye’de de tekrarlandı; ABD’nin paralı askerleri kimyasal silah kullandı. Suç Esad’ın üzerine atıldı. İlginç olan tüm dünya bunun kurgu olduğunu bilmesine rağmen, çeteye karşı gelemedi. Aksine, çeteyi destekledi.
Sabotaj düzenlemesi
İran’ın, Umman Körfezi’nde iki gemiye sabotaj düzenlemesi, kaba tabirle; ‘kendi ayağına sıkması’ anlamına gelir. Hele ki; ABD ile İran arasındaki gerginliği yatıştırmak için Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin, İran’a tarihi bir ziyaret yaptığı sırada vurulan tankerlerden birinin Japonya’ya ait olması çok manidar. Bu gelişmelere göre; ABD akıllı. İngiltere yarı akıllı. (ABD sesinden havladığı için) İran, akılsız... Dolayısıyla dünya akılsız. İsrail hamisi eşkıyanın senaryosu basit. Japonya Başbakanı, İran’da arabuluculuk görüşmeleri yaparken, Japon tankerine, kendi paralı itlerine sabotaj yaptırıyor ve suçu İran Devrim Muhafızları’nın üzerine yıkıyor. Yani hem Japonya’ya gözdağı veriyor hem de Devrim Muhafızları’nı ‘terörist’ listeye almak için neden yaratıyor. İki tankerin İran tarafından vurulmasına kimse inanmıyor. Aksine, sabotajın perde arkasında, Amerika olduğunu herkes biliyor. Eşkıyaya ilk destek her zamanki gibi tasmalı kölesi İngiltere’den geliyor. Herkes biliyor ki yarın da Fransa destek verecektir eşkıyaya. Irak, Libya ve Suriye’de verdiği gibi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Umman Körfezi’nde petrol tankerlerinin saldırıya uğramasının ardından Artan ABD-İran gerilimine işaret ederek, saldırılarla ilgili gerçekleri ortaya çıkaracak bağımsız tüm girişimlerin destekçisi olacağını ifade ediyor.
Hedef Türkiye olacak
Bağımsız girişim! Hangi ülke yapacak? Eşkıyanın destekçisi ülkeler mi? İsrail’in yönlendirdiği kuruluşlar mı? Acı olan tanker sabotajlarında suçu olmayan İran’ın sesini duyuramaması. Genel Sekreteri Antonio Guterre’in; “Eğer ortada dünyanın bedelini ödemeyeceği bir şey varsa o da, Körfez bölgesindeki büyük bir çatışmadır” sözü çok doğru ve bizi de çok ilgilendiriyor. Zira İran’dan sonra Amerika ve İsrail’in hedefi Türkiye olacak. Böylesi bir atmosferde Ortadoğu alev alev yanarken, yangın bizi tehdit ederken yönetenlerimizin orduyu küçültmesi... Bir kaç yıl sonra dünyanın sayılı ordularından birisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, 60 bin kişilik bir güce dönüştürmek istemeleri. Güç derken, güçsüzlüğe. Hem de Milli Savunma Bakanı’nın, eski genelkurmay başkanı olduğu bir dönemde. Acaba gelişmeleri biz mi yanlış yorumluyoruz? Ya da, birileri bizi yanlış mı yönlendiriyor?