Öncelikle gözümüzden sakındığımız, şehit olan Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Üzüntümüz tarifsiz. İnsan böyle günlerde, zor günlerde etrafında bir dost arar. Etrafımıza baktığımızda büyük bir yalnızlık içinde olduğumuzu, Azerbaycan’dan başka bir tane dostumuz kalmadığını net olarak görüyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri, devleti yönetenlerin devlet eksenli değil de, din eksenli politikalar izlemesinden kaynaklanıyor.
Sünni, Şii, Alevi… Bunlar hepsi Allah’ın kulu. Ve şu andaki yalnızlığımızın bir sebebi de, Davutoğlu’nun Sünni eksenli Müslüman kardeşler kuşağı ve de Emevi Camii hayalidir. Mısır ile niye düşman olduk? Aramız gayet iyiydi. Mursi’yi destekledik, sonuçta geldiğimiz noktaya bakın. Düşman bir Mısır. Adam cinayet işlemiş kendi insanını öldürmüş. Yaptıkları iş iğrenç tamam da!
Dünyayı ayağa kaldırarak Suudileri kızdırmanın alemi ne? Sözde insan hakları savunucu ABD bile, devlet menfaatleri söz konusu olduğunda bu tür cinayetleri görmezden geliyor. Sonuçta ne oldu? Düşman bir Suudi Arabistan. Mısır ve Suudiler Arap Dünyasının amiral gemileridir. Onlarla aramızın bozulması, bütün Arap Birliği ile bozulması anlamına gelir. Ve öyle de oldu. Katar’dan başka Arap dostumuz yok. O da Akdeniz’de devlet menfaatleri söz konusu olduğunda Türkiye’nin karşısında yer aldı. İşin kötü tarafı Arap dünyasının bu devletleri Müslüman ülke Türkiye ile dayanışma içinde olması gerekirken, Yunanistan ile İsrail ile ABD ile Fransa ile iş tutar hale geldi.
YALNIZ KALDIK
Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet tarihinde hiç bu kadar yalnız kalmamıştı. Böyle günlerde bunu söylemek pek hoş değil ama bunun temel sebepleri din eksenli devlet politikaları ve de uygulanan yanlış dış politika stratejileridir. Şöyle etrafımıza bakıyoruz. Suriye’deki Sünni Arapların hamiliğine soyunduk. Ülkemizde beş milyonluk mülteci, sınırlarımıza dayanmış Türkiye’ye girmek isteyen 3 milyon mülteci, olmaması gereken bir savaş için harcanan büyük bir enerji. Yine din eksenli olarak bütün Arap dünyası bir kenarda dururken, şu Filistin meselesinde tam bir şahin olduk. One munite’ler ile oy avcılığı yaptık. Sonuçta ne oldu? İlişkilerimizin çok iyi olduğu İsrail‘i kaybettik. Ve şimdi o İsrail Yunan ile işbirliği içinde, Mısır ile işbirliği içinde Akdeniz de beraberler. Türkiye’ye karşı savaş tatbikatları düzenliyorlar.
Şu anımıza bakarsak milyar dolarlık harcamalar, durmadan gelen bayrağa sarılı Mehmetçik tabutları. Esad muhalifleri hain olarak görüyor. Ülkesinde istemiyor. Değil mi hamisisiniz, alın hepsini tepe tepe kullanın diyor. Düşmanlığın boyutu sahaya yansıdı ve de savaş durumundayız. Rusya’nın gözü Akdeniz’deki iki asırlık stratejik menfaatlerinden başka bir şey görmüyor. Adeta her şeyi göze almış durumdalar.
Türkiye’nin yalnızlığını gördüler, sıkıştırıyorlar. Etrafınıza bakıyorsunuz dost arıyorsunuz. Bir TÜRK dünyası var. Belli ki kalpleri bizim için atıyor. Ama onların da kendilerine hayrı yok. Türkiye’ye bir saldırı olmuş, Saldırıyı yapan Rusya. NATO’ya bakıyorsunuz, basit bir kınama. Yardım yok, dayanışma yok, kararlılık yok. Nedeni ne? NATO demek ABD demek olduğuna göre, bunun ABD ile ilişkilerimizin bozuk oluşundan kaynaklandığı kesin.
BM’ye bakıyorsunuz, savaş oluyor mülteciler soykırıma uğruyor, Yine basit kınamalar. Sonuç olarak dostlar etrafımıza baktığımıza Ortadoğu ve dünya coğrafyasında, Yalnızlığı oynuyoruz. Bize gerçek anlamda arka çıkacak bir dost yok gibi. Bu manzara devleti yönetenlerin uyguladıkları dış politikaları, stratejileri bir daha gözden geçirmeleri gerektiği anlamına gelir. Sıfır düşman düsturu ile yola çıkanların, Sıfır dost durumuna nasıl geldiklerini bence sorgulamalıdırlar.