YENİ KAPI MEVLEVİHANESİ...

Yenikapı Mevlevihanesi, Mevlevi tarikatının İstanbul'da Galata Mevlevihanesi'nden sonra faaliyete geçirdiği ikinci dergahtır. 

Merkez Efendi Mahallesi sınırları içinde yer alan mevlevihane, tarikatın "Asitane" olarak kabul ettiği büyük ölçekli külliyelerinin başında gelir. 

Merkez Efendi Mahallesi'nde Mevlevihane Caddesi üzerinde bulunan Yenikapı Mevlevihanesi uzun yıllar Mevlevi tarikatının önemli merkezlerinden biri olmuştur.

İstanbul'un beş önemli Mevlevihanesinden biri olan Yenikapı Mevlevihanesi, Osmanlı tekke mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan güzel bir örnektir. Yenikapı Mevlevihanesi ismini bugün "Mevlanakapı" olarak bilinen sur kapısından almıştır.

Sünbül Efendi aracılığıyla tarikata giren ve Mevleviliğe intisap eden Yeniçeri Katibi Malkoç Mehmed Efendi tarafından, yoğun iskan sahalarına uzaklığı sebebiyle sur dışında inşa edilen Mevlevihane, 1597 yılı Recep ayında açılmıştı. 

Malkoç Mehmed Efendi'nin hacca giderken Konya'ya ulaştığında "Vatanımıza selametle kavuşmak nasip olursa, Mevlevilere İstanbul'da bir zaviye yaptırayım" diye adakta bulunduğu, dönüşünde de adağını yerine getirip bu tekkeyi yaptırdığı şeklinde bir rivayet vardır.

İnşasından kısa bir süre sonra Yenikapı Mevlevihanesi, Mevleviliğin İstanbul'daki en önemli merkezi haline gelmiş, tekke tabiriyle "asithane" olarak faaliyet göstermiştir. Bugün Mevlanakapı olarak bilinen sur kapısı dışında bulunan Mevlevihane, o dönemlerde hem halk hem de devlet ricali üzerinde etkili olmuş, devrin sadrazamı Mehmed Paşa, Yeniçeri Ağası Tırnakçı Hasan Ağa ve sair tarikat şeyhlerinin katıldığı gösterişli bir törenle açılmıştı. 

Bu ilk binanın müştemilatını semahane, mescid ve 18 adet derviş hücresi oluşturuyordu. Tekkenin ana binaları ise, 

17. yüzyılda inşa edilen meydan odası ve matbah-ı şerif ''mutfak'' ile şekillenmeye başladı. 

Maalesef bu binaların hiçbirinin günümüze ulaşamamış olması Mevlevihane tarihi üzerinde fikir yürütmeye manidir.

Tekkenin ilk postnişini açılışta vaaz veren ve Mesnevi okuyan Ali Kemali Dede olup onu, parLak bir şeyhlik dönemiyle Doğani Ahmed Dede takip etmiştir. 

Derviş zümrelerinin İstanbul'un günlük hayatında son derece etkili oldukları Sultan IV. Murad döneminde, meşihat makamında bulunan Doğani Ahmed Dede'nin faaliyetleri padişahı ve saray halkını Mevlevihane'ye bağlayacak kadar etkili olmuştu. 

19. yüzyılda meşihat makamında olan Osman Selahaddin Dede ise, tekkenin Tanzimat sonrası dönemine ve 19. asır siyasi hayatına damgasını vurmuş bir şahsiyettir. 

Dede, Tanzimat'ın önemli isimleriyle yakın ilişkiler kurmuş olup kendisine intisap eden devlet ricali arasında Tanzimat'ın iki büyük sadrazamı Keçecizade Fuat Paşa ve Ali Paşa da yer almaktaydı. Bu sadrazamlardan başka daha meşhur başka bir sadrazam Mithat Paşa da Dede'nin yakın dostlarındandı. 

Öyle ki, Sadrazam Mithat Paşa I. Meşrutiyet öncesi anayasa konusundaki görüşlerini Osman Dedeyle paylaşmış ve tartışmıştı. Fakat Dede'nin Mithat Paşa'yla olan bu samimiyeti sonradan başını ağrıtmıştır. 

Çünkü 1876-1909 arasında padişahlık yapmış olan Sultan II. Abdülhamid tahta geçince Mithat Paşa ve çevresindekileri amcası Sultan Abdülaziz'e suikast etmiş olmakla suçlayıp haklarında soruşturma başlatmıştı. 

Selahaddin Dede'nin sarayla olan irtibatı kesildi ve Mevlevihane daima gözetim altında tutuldu.

Proje kapsamında Yenikapı Mevlevihanesi kuzeyinden geçen araç yolunu kaldırarak bu alandan Hamuşan Mezarlığı'na kadar uzanan bir meydan düzenlemesi yapılmıştır. 

Yenikapı Mevlevihanesi; 20. yüzyılın başlarında Balkan ve Çanakkale savaşlarında hastane olarak kullanılmış, bilahare tekke mensupları Abdülbaki Dede kumandasında I. Dünya Savaşı'nda İngilizlere karşı girişilen meşhur Kanal harekatı esnasında yalnızca Mevlevilerden oluşan "Mücahid-i Mevleviyye Alayı'na katılmışlardı. 

Tekkenin son postnişini olan Abdülbaki Dede Cumhuriyet döneminde "Baykara" soyadını almış ve çeşitli görevlerden sonra 1935'te vefat etmiştir.

Yenikapı Mevlevihanesi, edebiyatımızın seçkin şahsiyetlerinden Şeyh Çelebi'nin ve eski musikimizin pirlerinden olan İsmail Dede Efendi'nin yetiştiği yerdir. Zamanında eski musikinin bütün geleneğiyle yaşatıldığı bir merkez olmuştur.  

Mevlevihane geçirdiği yangınlar nedeniyle kullanılamaz hale gelince de kapatılıp kaderine terk edilir. 

Uzun zamandır boynu bükük bekleyen Mevlevihane, Zeytinburnu Belediyesi'nin yürüttüğü "Kültür Vadisi Projesi" kapsamında restore edilmiş ve ardından da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü'nün kullanımına tahsis edilmiştir.

Kaynak: Zeytinburnu Rehberi...