YÖK kapatılıyor mu?

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 1981’de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları YÖK çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. Böylece, söz konusu kanun hükümleri ve Anayasa’nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan YÖK, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.

Vakıflara üniversite imkanı

1982’de, 27 üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul ve konservatuvardan oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. Yeni yasal düzenleme ile kar amacı gütmeyen vakıfların özel yükseköğretim kurmalarına imkan sağlanmıştır. Bugün YÖK’e bağlı 129 devlet, 72 vakıf, 5 meslek yüksek okulu olmak üzere 206 üniversitede 7 milyon 600 bin öğrenci eğitim görmektedir. Ayrıca bakanlığa bağlı olan Milli Savunma Üniversitesi, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Polis Akademisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 13 üniversite bulunmaktadır. Özel statülü devlet üniversiteleri olan, Hoca AhmetYesevi Türk-Kazak ve KırgızistanTürkiye Manas’ı da sayarsak doğrudan ve dolaylı YÖK ile irtibatlı 225 üniversite vardır.

YÖK’te 32 yılda 7 Başkan!

YÖK’ün kurulmasından bu yana 37 yılda 7 başkan görev yapmıştır. Bırasıyla İhsan Doğramacı (19811992), Mehmet Sağlam (1992-1995), Kemal Gürüz (1995-2003), Erdoğan Teziç (2003-2007), Yusuf Ziya Özcan(2007-2011), Gökhan Çetinsaya (201120014), Yekta Saraç(2014-). Başkanlarını bir analize tabi tutarsak, hepsinin erkek olması, Saraç haricinde hepsinin bıyıksız olması, Doğramacı ve Gürüz dışında diğerlerinin sosyal bilimci olması, hepsinin birbirinden farklı yönetim anlayışları, Doğramacı’nın kararlığı, Sağlam’ın bürokratlığı, Gürüz’ün kavgacılığı, Teziç’in hukukçuluğu, Özcan’ın mücadelece ruhu, Çetinsaya’nın vurdumduymazlığı, Saraç’ın mülayimliği öne çıkmıştır. Başkanlardan sadece Mehmet Sağlam Bakanlık (Milli Eğitim) yapmıştır. Doğramacı 11 yıl, Gürüz 8 yıl, Teziç ve Özcan 4’er yıl, Sağlam ve Çetinsaya ise 3’er yıl görev yapmışlardır. Yine ilk dört başkan rektörlükten başkanlık makamına otururken diğerleri rektörlük yapmamıştır. Doğramacı ve Teziç vefat etmiştir. Hayatta olan beş başkan yılda bir kez de olsa bir araya gelip değişen dünyada yükseköğretim meselesini konuşsalar iyi olmaz mı? YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Mehmet Şişman, bu yıl açıklanan Eğitim-Bir-Sen’in yükseköğretim raporu için, ‘Yeni YÖK olarak ülkemiz için bir ilk olarak ifade edebileceğimiz pek çok iş yaptık, proje geliştirdik ancak bu raporda bunları göremedim. 2018 itibarıyla toplam öğretim elemanı sayısı 160 bin 896, öğretim üyesi sayısı ise 78 bindir. Bunların 89 bin 244’si erkek, 71 bin 662’si kadındır. Öğretim elemanlarının yüzde 44’ü kadınlardan, öğrencilerin yüzde 45’i kız öğrencilerden oluşmaktadır. Türkiye, giderek bölgesinde yükseköğretim alanında bir cazibe merkezi haline gelmektedir’ diyor. 

YÖK ‘YOK’ olacak mı?

1980 askeri cuntasının bir ürünü olan YÖK bu zamana kadar en çok tartışılan bir kurumdur. Her iktidar özellikle seçim esnasında YÖK’ü kaldıracakları vadiyle gelmişlerdir. Ancak YÖK daha büyüyüp güçlenerek çıkmıştır. Hatta AK Parti kuruluşunda halka verdiği bir vaatte YÖK’ü kaldırılacağını beyan etmiştir. YÖK meselesi AK Parti’nin 16 yıllık iktidarında zaman zaman tartışılarak gündeme gelmiş ancak bazı ufak tefek değişiklikler dışında YÖK yerini korumuştur. YÖK meselesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masasında durmaktadır. Yeni sistem içinde YÖK’ün bazı yetkileri tırpanlanmıştır. Rektör atamaları ve kadro tahsisi bunun göstergesidir.

Savunulması mümkün değil

YÖK eski başkanı Gökhan Çetinsaya, YÖK’ün kuruluş felsefesi ve işleyişi bakımından bugün artık yaşamasının ve savunulmasının mümkün olmadığını, geçmişe bir tepki olarak değiştirmenin yetmediğini, YÖK’üntamamen lağvetmemiz gerektiğini ifade etmiştir. YÖK Başkanı Saraç ise, 2014’de verdiği bir söyleşide, ‘üniversiteler susturulmuş görüşü hakim, ne diyorsunuz?’ sorusuna, ‘Susturma demeyelim de üniversiteler, toplumsal meselelerde isteksizler diyelim’ demiştir. Üniversitelerde sosyal sorunların çözümleri konusunda bırakın katkı vermeyi görüş açıklamaktan bile çekinir bir tutum içerisindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi içinde YÖK ya kaldırılmalı, ya da 21’inci yüzyıl Türkiye’sinin beklentilerine uygun bir denetleme, planlama ve koordinasyon kurumu haline dönüştürülmelidir. Yeni YÖK’ün veya yerine kurulacak bir yapının, üniversiteler arasında koordinasyon sağlayan, standartlar belirleyen, üniversiteler idari ve akademik özerkliği güçlendiren bir kurum olmalıdır. YÖK yeni bir dönüşüm ve değişimin eşiğinde görünüyor. Netice-i kelam, YÖK’ün kaldırılması ve onun görevini ifa eden yeni bir yapılanmaya gidilmesi arifesindeyiz.