Yunus Emre hazretleri şöyle der;
'' Allah ile olan kişi
İhsan olur onun işi
Neylerler garı teşvişi
Allah sevgisi varken ''.
Allah'ı gerçekten seven bir mü'min, her nerede olursa olsun, daima Allah ile beraberlik şuuru içinde bulunur.
Her an ilahi kameraların gözetimi altında bulunduğunun farkında olarak ihsan duygusuyla yaşar.
Bu sebeple de hiçbir vakit zikirden, fikirden, şükürden uzak kalamaz.Gaflete, malayaniye, Cenabı Hakkın sevmediği bir vaziyete dalamaz.
Üstelik, Allah ile beraberlik ve ihsan şuuru, mü'mine daim '' ecmel, ekmel ve ahsen'' kıvamında, yani; İslam'ın nezaket ve zerafetine yaraşır şekilde
en güzel, ve noksansız mükemmel bir surette hareket etme hassasiyeti kazandırır.
Hak dostlarından biri, ağırlayacağı ama bir misafire, oldukça gösterişli ve mükellef bir sofra hazırlar.
Etrafındakiler:
Efendim, gelecek olan misafiriniz ama, niçin bu kadar itina gösterip zahmet buyurdunuz? O sizin bu zarif sofranız ı görmüyor ki'' derler.
O Zarif zat şöyle cevap verir: '' Evet, hazırladığım ikramları o ama göremiyor, fakat aman'ın Rabbi görüyor'' der.
Yunus Emre şöyle der:
'' Anıp kıyamet gününü, ağlaşalım ol gün için,
Ol gün merhamet günüdür, ağlaşalım ol gün için.''
Kıyamet suresinin başında Cenabı Allah şöyle buyuruyor:
'' Kıyamet gününe yemin ederim. Kendini kınayan nefse yemin ederim ki, diriltilip hesaba çekileceksiniz.(el-kıyame, 1-2) buyurur.
Mevlana hazretleri de şöyle der:
'' Akıllı kimseler, önceden ağlar; sonunda tebessümle gark olurlar.Ahmaklarsa, önceden kahkahalara boğulur, sonra da başlarını taşlara vurarak ağlarlar.''
Ey insan, Ferasetli olup, işin sonunu başlangıçta iken gör de kıyamet gününde pişmanlık ateşiyle yanıp tutuşma''.
Hadisi şerifte herkul; yaşadığı hal üzere ölür ve öldüğü hal üzere de dirilir..