Mısır da bir Emir varmış.Ecel vakti yaklaşmış.Parlak yanağındaki güzellik gitmiş, gurub zamanı sararan güneş gibi solmuş.Mısır da ki akıllı ve bilgili kişiler ecele ilaç ve ölüme çare olmadığını bildiği için:''Ah yazık!'' ''Emirimiz ölecek diye dövünüp duruyorlarmış.'' Her taht ve her saltanat zeval bulur.Zeval bulunmayacak bir tek saltanat vardır.O da Hak tealanın saltanatıdır.Ömür gününün geceye döndüğünü, artık son demlerini yaşadığını anlayan Emir adeta fısıltı halinde şöyle diyormuş:''Mısır da benim gibi aziz yoktu.Fakat neye yarar.Nice bir hiçten ibaret dünya kadar malk mülk para ve mücevherat yığdım,topladım.Ne yazık ki meyvesini yiyemedim;bunlardan bir fayda sağlayamadım.Şimdi hepsini arkamda bırakıyor, sanki bütün bunların sahibi ben değilmişim gibi yoksul gidiyorum.Akıllı insan toplar,yığar ama yer ve yedirir.Hayır işle, hayra çalış ki adın sen öldükten sonra kalsın.Asıl kalması gereken budur.Hayırdan ve iyi addan başka geri kalan maddi şeylerin ah yazık diye hasretini ve zayi olma korkusunu çekersin.
Varlıklı adam hayatını eriten ölüm yatağında bir elini uzatır, öbür elini çeker.Bunun manası nedir.Bu şu demektir ki, ölüm halinde yatan kimse konuşmaya gücü yetmediğinden düşüncesini eliyle anlatarak bir elini ihsan ve lütufla uzat, öbür elinide zulüm,tamah ve ihtirastan çek demek ister.Bugün senin için mümkün iken iyilik yap.Yarın kefeni yırtıp elini uzatamazsın.Güneş, ay ve ülker yıldızı daha çok pekçok zaman parlayacak.Halbuki sen mezar yastığından artık başını kaldıramayacaksın.
Şeyh Şadi Şirazi