ANALİZ: Mehmet Akif Kireçci, İsveç ve Finlandiya'nın NATO müzakerelerinde katedilen süreci ve muhtemel senaryoları AA Analiz için 3 soruda kaleme aldı.
1 • İsveç ve Finlandiya'nın NATO müzakereleri hangi aşamada?
Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle başlayan savaş Avrupa'nın güvenliğinin Amerika Birleşik Devletleri veya NATO olmadan sağlanamayacağı fikrini pekiştiren bir etki yarattı. Rusya'nın yeniden büyük devlet statüsüne dönme arayışı, İsveç ve Finlandiya'yı benzer bir Rus işgalinden sakınmak için NATO güvenlik şemsiyesine dahil olma konusunda harekete geçirdi. Rusya'nın genişleme politikasının devam etme riski, her iki ülkeyi de kendi güvenliklerine daha realist bir açıdan bakmaya zorluyor. İsveç ve Finlandiya için yükselen tehdit algısının en temel çözümü olarak ortaya çıkan NATO üyelik süreci, 18 Mayıs 2022'de Genel Sekreter Jens Stoltenberg'e teslim edilen resmi evrakla başlamış oldu.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik müzakereleri ve ABD ile diğer Avrupa ülkelerinin coşkulu destekleri, Türkiye'nin güvenlik endişelerini açıklamasıyla farklı bir boyuta evrildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu iki ülkenin, özellikle de İsveç'in, Türkiye'nin on yıllardır mücadele ettiği terör örgütü PKK'ya doğrudan destek ve üyelerine siyasi sığınma hakkı verdiğini, maddi yardımlarda bulunduğunu dile getirerek Türkiye'nin onayı için bu tavırların değişmesi gerektiğini kamuoyuna duyurdu. Bu ülkelerin PKK'lıların yanı sıra hükümlü veya aranan bazı FETÖ üyelerine de sığınma sağladığı biliniyor. Türkiye'ye uygulanan silah satış engeline de dikkati çeken Cumhurbaşkanı, özünde kolektif güvenlik arayışı olan NATO'ya kabul edilmek isteyen ülkelerin diğer üyelerin güvenliğine tehdit oluşturmaması gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin talebi silah satış engelinin kaldırılması, terörden aranan veya hükümlü kişilerin iadesi ve Türkiye'nin güvenlik kaygılarının müttefikler tarafından söz ve eylemlerle paylaşılmasıydı.
Haziran 2022'de gerçekleştirilen NATO liderler zirvesinde İsveç ve Finlandiya, Türkiye'nin terörle mücadele ve teröristlerin teslim edilmesi konularındaki beklentilerine genel olarak olumlu yanıt vermiş ve ortak bir mutabakat metni imza altına alınmıştı. Bu metin doğrudan NATO evrakı olmasa da Türkiye'nin PKK ve PKK uzantılı örgütlerden kaynaklanan meşru güvenlik kaygılarının NATO marjında kayda geçirilmesi, PYD'ye destek veren diğer müttefik ülkelere de önemli bir mesajdı.
İsveç ve Finlandiya doğal olarak bir an önce NATO üyelik süreçlerinin tamamlanmasını istiyor. Bu isteği iki ülkenin Amerika ile yoğunlaşan görüşme trafiğinden anlamak mümkün. Gerek İsveç gerekse Finlandiya, muhtemelen Amerika'nın Türkiye'yi PKK/PYD konusunda ikna etmesi ve çekincelerini yumuşatması yönünde hareket ediyor. Ancak Amerika, Türkiye ile halihazırda devam eden Suriye'ye karadan müdahale fikrini de göz önüne alarak ikili ilişkilere bu durumun yansımasından kaçınıyor olabilir. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in 8 Aralık'ta görüşmeler sonucunda yaptığı açıklamada, İsveç ve Finlandiya NATO üyelik süreçlerinin ABD ile Türkiye arasında ikili bir mesele olmadığını ve ABD'nin konuyu ikili bir meseleye dönüştürmeyeceğini söylemesi bu tavrın kanıtıdır.
İsveç ve Finlandiya Türkiye'deki seçimler öncesinde NATO üyelik sürecini tamamlama isteklerini dile getirmiş olsalar da Türkiye PKK/PYD terörünün önlenmesi konusunda net adımlar görmeden bu ülkelere NATO'nun kapılarını açma niyetinde görünmüyor
2 • İsveç ve Finlandiya hangi somut adımları attı?
Türkiye açısından en önemli gelişme, özellikle İsveç'te PKK ve PYD'ye yönelik algı ve söylemlerde gözlemlenebilir bir değişim olmasıdır. İsveç, NATO üyelik sürecinde Türkiye'nin PKK/PYD terör örgütleriyle mücadele isteğine yönelik gerek aranan teröristlerin teslimi gerekse terörle mücadele yasasının çıkarılmasıyla somut adımlar atma konusunda da gayret gösteriyor. Aynı durum Finlandiya için geçerli değil. Türkiye'nin isteklerinin karşılanacağına dair açıklamalarla yetinen Finlandiya, İsveç'e nazaran süreci destekleyecek somut hamlelerden kaçınıyor gibi görünüyor.
İsveç'in 1 Ocak'ta yürürlüğe girecek olan ve daha sıkı terörle mücadele yasalarını geçirmeyi mümkün kılan anayasa değişikliğine dair memnuniyetini dile getiren Türkiye, bu yasanın nasıl uygulanacağını görmek istiyor. Türkiye'de terör örgütü üyeliği nedeniyle hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan Mahmut Tat'ın Türkiye'ye teslim edilmesi yine İsveç'in bir diğer dikkati çeken somut adımı olarak görülüyor.
Öte yandan, Türkiye ile diyaloğa hazır olduklarını ve sorunların çözülebileceğine inandıklarını dile getiren Finli yetkililer, hazirandaki NATO zirvesinden bu yana PKK/PYD terör mensuplarına yönelik olarak Türkiye'nin taleplerini karşılayacak somut adımları atma konusunda daha yavaş davranıyor. Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö'nun İstanbul'daki son terör saldırısının ardından yaptığı "Türkiye'nin terör konusundaki endişesi ciddiye alınmalıdır." açıklaması, tabii ki Türkiye tarafından somut bir adım olarak görülmedi. Bu duruma ek olarak 7 Aralık'ta Finlandiya'da düzenlenen eylemde terör örgütü YPG/PKK flamalarının polisler tarafından engellenmesi, Türkiye'nin NATO üyeliği onayı için yine son derece yetersiz bir girişimdi.
3 • Müzakerelerde muhtemel senaryolar nelerdir?
İsveç, müzakere sürecini sonuçlandırmak için Türkiye'yi ikna girişimlerinde bulunurken, Finlandiya somut adımlar atmak yerine beklemeyi ve dinamiklerin nasıl evrileceğini gözlemlemeyi tercih ediyor. Türkiye'nin bu süre zarfında Finlandiya'dan hamle beklemesi, İsveç'in süreci bir an önce tamamlama isteğine paralel olarak Finlandiya üzerinde baskı kurulmasına neden olabilir. Yine Rusya'nın Ukrayna üzerinde veya farklı bölgelerde askeri varlığını veya etkinliğini artırması, her iki ülkenin tehdit algısını en üst seviyeye çıkaracak ve üyelik süreci üzerinde baskıyı artıracaktır. Rusya'nın bölgedeki hakimiyetini ve saldırgan politikasını Türkiye ile dengelemeye çalışan Amerika ise İsveç ve Finlandiya'yı Rusya'ya karşı bir an önce NATO şemsiyesi altında kendi tarafında görmek isteyecektir.
Eğer bu iki ülke, Türkiye'nin terör konusundaki meşru endişelerden kaynaklanan taleplerine somut adımlarla katkı verirler, PKK, PYD ve FETÖ mücadelesinde müttefiklik ruhuna uygun olarak destek olacaklarına Türkiye'yi ikna ederlerse bu durumda sürecin tıkanması için hiçbir makul neden kalmaz. Eğer Türkiye'nin talepleri ciddiye alınmaz veya yüzeysel hamlelerle geçiştirilmeye çalışılırsa o zaman Türkiye'nin kendi güvenliği için istediği adımların atılmadığı, dolayısıyla müttefiklik ruhunun oluşmadığı ortaya çıkacaktır. Bu durumda da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifade ettiği gibi Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın üyelik süreçlerine katkı vermesi beklenemez. Bu çerçeveden bakıldığında, muhtemel senaryoların hepsinde Türkiye kilit roldedir. İleride ortaya çıkabilecek herhangi bir krizde NATO'nun 5. maddesinin harekete geçirilmesini isteyebilecek bir üyenin, ittifakın bütün üyelerinin güvenliğine aynı derecede saygı göstermesi beklenir.
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.