Acıkmıştı.
Üşüyordu.
Tandır ekmeğinin kokusu ile gevşedi bedeni.
Evi canlandı gözlerinin önünde...
Büşra tarhananın üzerine bol acılı tereyağı gezdiriyordu.
Oğlu Yağız'a bakındı.
Sobaya yakın salıncağında mışıl mışıl uyuyordu.
Titremesi arttı.
Büşra'ya seslendi...
Duyuramadı sesini.
Oğlu mu ağlıyordu!
Görünmez bir el, bedenini çekiyordu evinden.
Karısı Büşra'dan, Oğlu Yağız'dan, tarhana kokulu sobalı odadan.
Gözlerini açmak istedi, başaramadı.
Pek çok ses yankılanıyordu etrafında.
Görmüyor, üşüyor ve titriyordu.
Bir an komutanının omuzlarından tutarak sarstığını düşündü.
Dizlerini karnına doğru çekti ısınmak için, ellerini apış arasına soktu.
İç organları parçalanırcasına titreyerek bir boşluğa sürükleniyordu.
Büşra'nın yüzünü hatırlamaya çalıştı.
Oğlu Yağız'ın...
Annesinin...
Yüzler hızla silinirken derin bir boşluğa düştü.
Karanlığın içine çekilirken, uzakta bir aydınlık gördü.
Giderek yaklaşan...
Titremesi durdu.
İçini hoş bir mutluluk sardı.
Yeni yağan karın örttüğü bedeni gevşedi...
 
BEYAZ ÖLÜM
 
Ortada düşman yoktu.
Sisin sardığı yalnızlıkta onlardan başka kimse yoktu.
Ayaz vardı.
Kar yağıyordu.
Soğuk iliklerine işliyordu.
Sırtlarındaki 20 kiloluk çantalar ıslandıkça ağırlaşıyor, taşımakta ve 
buz üzerinde adım atmakta zorluk çekiyorlardı.
Operasyonda uykusuz kalmış, yorgun düşmüşlerdi.
Kar, gözlerine batıyordu.
Güçleri gibi, teçhizatları da yetersizdi.
Beyaz ölüm, her geçen dakika onları sarıyordu.
Sığınacak bir mağara yoktu.
Kurumak ve ısınmak için, pusu endişesiyle ateş yakamıyorlardı.
Sis ve hava şartları nedeniyle yardım için helikopter gelemiyordu.
 
ŞAHADETİN BÖYLESİ!
 
1914 yılında Sarıkamış'ta 60 bin askerimiz donarak şehit olmuştu.
104 yıl sonra, 21'inci yüzyılda iki askerimiz Tunceli'de donarak şehit oldu.
Zengin çocukları, "Para verdim, neden 21 gün askerlik yapıyoruz" diye ayak direrken,
Silifkeli Jandarma Uzman Çavuş Faruk Dilmen ile
silah arkadaşı Mersinli Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel, 
teknolojide çağ atladığımız (!) bir dönemde donarak öldüler.
 
SORMAK ZORUNDAYIZ?
 
Soru çok...
'Neden soğukla mücadele için yeterli teçhizat yok?' diyenler olacaktır.
Askeri yetkililer ve savcılık da ölümler için soruşturma açacaktır.
Ne yazık ki acıları dindirecek cevap alınamayacak.
Sırtında 20-30 kilo ağırlığında bir çanta ile kar altında, eksi sıcaklıkta zor arazi koşullarında operasyon yapmak her babayiğidin harcı değil.
Sarıyayla operasyonuna iki tim katılmıştı.
Sadece 3 asker, güçleri tükendiği için hipotermiye yakalandı.
Sarıkamış faciasında komutan hatası var mı?
Teçhizatlar kış teçhizatı mıydı?
Operasyon için her türlü önlem alınmış mıydı?
Sorular çok...
Cevaplar bu boşuna şahadetleri geri getirir mi?
Getirmez.
Diyecek başka ne kaldı kı!
Dileriz bu son facia olur.