KİMİ sevecen konular ve konuşmalar var. Geniş halk kitlelerinin beğenisini kazanmak isteyenler kadına yapılan şiddeti kınar eleştirirler. Çocukların çalıştırılmasına karşı çıkarlar. Sanatedebiyat ve aydın kişiliğe övgüler düzerler. Güç odaklarının yaptıklarının güzelliğinden, yerindeliğinden söz ederler. Firenkçeden alınan bir kelimeyi de sıklıkla kullanırlar. Birbirlerini popülist olmakla suçlarlar ama bu kelimeyi kullanan herkes, zaten o kelimeye yüklenen anlamı canlandırırlar. İşin töre, ahlak, gelenek, hukuk anlamında bir zemini var mıyok mu çok fazla üstünde durmazlar. Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2003 yılında Resmi Gazetede yayınladığı çocuk ve gençlerin çalıştırılmasına dair yönetmelik var.
Çıraklık geleneği bitiyor
Çocukların çalışması, çalıştırılması yanlış bir durum değildir. Çocuklar erken yaşlarda çalışmaya, işe başlamazsa, alışmaz-alıştırılmazsa çocukluk ve gençlik dönemini okulla doldurursa ondan sonra bir işe başlayamaz. Çocuk bir meslek lisesini okuyup bitirmişse 17 yaşında çırak olarak işe başlayacaktır. Çırak olmanın modern adı ofis boy oldu biliyorsunuz. Batı dillerinden bir kelimeyle ifade edilen her durum onur verici oluyor, kendi dilimizdeki kelimeyle söylemek çok ilkel zannediliyor. Genel algı böyle. Çırak olsa da, ofis boy olsa da çocuğun hoşuna gitmeyen bir durum oluşuyor. Genç ‘ben okul okudum, diploma aldım’ havalanmasıyla, bir çırağın yapması gereken işleri yapmak ağırına gidiyor. Dolayısıyla kısa aralıklarla iş değiştiriyor ve mesleki gelişimini gerçekleştiremiyor. Eski dönemlerde okulda çok başarılı olamayan çocuklar okuldan vaz geçerek bir meslek erbabının yanında çıraklığa başlıyor, kalfa oluyor ve usta oluyordu. Usta olduktan sonra parası varsa kendi adına dükkean açıyordu.
Çocukların çalışması
Çocukların çalışmasında, çalıştırılmasında bir sakınca, bir ayıp yok. Çocukları ağır işlerde, zaman ve süre bakımından aşkın, fazla çalıştırmak, eğitimine fırsat vermemek, tatil ve mesai saatlerinin insani ölçülerde tutulmaması, emeğinin karşılığının adaletten uzak ödenmesi ayıp, günah ve suçtur. İşte devlet ve milletlerarası kuruluşlar bu sebeplerle çocuk ve genç işçilerin çalıştırılması konusunda ilkeler, kurallar koymuştur. Ülkemizde de meselenin yasal zemini vardır. Çocukların çalışmasını duygusal haber yapmak, sevecen konuşmaların konusu yapmak iyi huy değildir. Çocuklar erken zamanda hayatın zorluklarıyla adım adım tanışmalı ve onları göğüslemenin yollarını adım adım öğrenmelidir. Asıl mesele genel kültür liselerinden mezun olan gençler. Bir meslek öğrenmeden 17 yaşını bulan bu gençler, üniversiteye de giremezlerse kayıp nesil oluyorlar. Üniversiteyi bitirdiklerinde bile devlet kapısında iş arar hale geliyorlar. Çünki üniversitelerimiz kişiye bireysel teşebbüs, bireysel girişim ruhu kazandırmıyor. Böyle olunca da mimar, mühendis, tabip olsa bile, bireysel girişim cesaretleri olmadığından diplomalı işsiz olarak caddelerde kaldırımları adımlıyorlar. Kaldırım mühendisi deyimi tam da bu durumu anlatır.
Akıl dumuru oluşturuyor
Günlük haberleri takip etmek, insanlarda, akıl dumuru vaziyeti oluşturuyor. Gazete ve televizyonlarda belli konular, birkaç gün hararetle konuşulur ve sonra hiç çözüm üretilmediği, hiçbir olumlu gelişme sağlanmadığı halde unutulur.
Şair Ali Erbaş solcuymuş
Şair Ali Erbaş solcuymuş ama Sabah Gazetesi onunla röportaj yapmış. Ali Erbaş’ı kervana katılmakla suçlayan da var, Ali Erbaş kendi düşüncelerini ifade etti diyen de. Ali Erbaş demiş ki, ‘ben solcuyum ama son yıllarda muhafazakear kesimden sevenlerim oldu’. Tamam da hiçbir mukaddesatçı yazarın sol bir seven kitlesi olmuyor nedense. Asıl burası önemli değil mi?