Sultan III. Selim zamanında yaptırılan ve Sultan II. Abdülhamid zamanında genişletilerek devlet sarayı haline getirilen Yıldız Sarayı kompleksi, yaklaşık 6 yıl süren restorasyonun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı törenle ziyarete açıldı.

6 yıl süren restorasyonu tamamlanan Yıldız Sarayı'nın açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugünden itibaren halkımıza açtığımız bu mekanı, önümüzdeki ayın sonuna kadar ücretsiz olarak ziyarete açmış olacağız" ifadelerini kullandı.

Törende konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarından itibaren ziyaretçileri kabul edecek saraya girişlerin ağustos sonuna kadar ücretsiz olacağını duyurdu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarından;

"Sevgili İstanbullular, kültür ve sanat camiamızın kıymetli mensupları, çok değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bu anlamlı ve önemli açılış merasim vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Davetimize icabet ederek heyecanımızı, gururumuzu paylaştığınız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bugün şairin ifadesiyle bir semtini sevmenin bile bir ömre bedel olduğu güzel İstanbul'umuzun en güzel tarihi eserlerinden birinin açılışını yapmak üzere bir aradayız. Milli Saraylar Başkanlığımızca yürütülen 6 yıllık titiz bir restorasyon ve tefriş çalışmalarının neticesinde ecdat yadigârı Yıldız Sarayı'nı ihya ettik. Şehrimizin simgelerinden olan Yıldız Sarayı, bugünden itibaren kapılarını halkımıza ve dünyanın dört bir yanından gelecek ziyaretçilerine açıyor.

Tekrar eski görkemine ve güzelliğine kavuşturarak milletimizin istifadesine sunduğumuz Yıldız Sarayımızın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Bugün yaşadığımız mutlulukta pek çok hocamızın ve uzmanımızın alın teri, yürek teri vardır. Şayet onların emeği, birikimi ve fedakârane gayretleri olmasaydı, bu güzel eser tekrar eski görkemine kavuşturulamazdı. Sözlerimin hemen başında bu kardeşlerime teşekkürü bir borç biliyorum. Yıllarca örselenmiş, hırpalanmış, ihmallerin kurbanı olmuş bu eserin 6 yıllık özverili bir çalışmayla yeniden ülkemize kazandırılmasına vesile olan Milli Saraylar Başkanlığımıza, Sayın Başkan ve ekibine, Sayın Bakanımıza, özellikle teşekkür ediyorum.

Milli Saraylar Bilim Kurulu Başkanı, saygıdeğer hocam Profesör Doktor Saadettin Ökten Beyefendi'ye ve kurul üyelerine, en kalbi şükranlarımı iletiyorum.
Yıldız Sarayı'nın yeniden ihyasıyla birlikte İstanbul'umuzun tarihi, kültürel ve turistik cazibesinin daha da artacağına inanıyorum. Kıymetli misafirler, az önce Milli Saraylar Başkanımız Yıldız Sarayı'nın tarihi serencamına dair bilgileri bizlerle paylaştı. Gerek mimari gerek sanatsal gerekse tarihi özellikleri bakımından nadide bir eser olan sarayın inişli çıkışlı geçmişini hep beraber dinledik. Şunun öncelikle vurgulanması gerekiyor. Burası asla sıradan bir eser, sıradan bir yapı değildir.

200 yıllık tarihiyle Yıldız Sarayı, Osmanlı'nın en sancılı yıllarına bizzat şahitlik etmiştir. Biliyorsunuz Yıldız Sarayı Sultan II. Abdülhamit'le özdeş hale gelmiştir. Ancak sarayın geçmişi Sultan III. Selim'in Mihrişah Valide Sultan için 1805'te yaptırdığı kasra kadar gitmektedir. Bu kasırdan günümüze sadece iç bahçedeki çeşme kalmıştır. II. Mahmut da burayı yeni ordunun askerlerinin talimlerini izlemek için kullanmıştır. Yıldız Sarayı'na asıl hüviyetini kazandıran ise Abdülhamit Han olmuştur. Sultan Abdülhamid'in tahta geçtikten kısa süre sonra maiyetini ve haremini Dolmabahçe Sarayı'ndan Yıldız'a nakletmesiyle birlikte artık burası kasır değil Yıldız Sarayı olarak anılmaya başlanmıştır.
Üstat Necip Fazıl'ın 36 Türk hükümdarı arasında belki en büyüğü olarak tarif ettiği Sultan II. Abdülhamit 33 yıl boyunca 1909 darbesine kadar devleti buradan yönetti. Osmanlı'nın en muhataralı 33 yılına tanıklık eden Yıldız Sarayı Devlet-i Aliyye'ye yönelen yıkma girişimleri karşısında direnişin de sembolü oldu. Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe'den sonra payitahtın idari merkezi olarak kullanılan İstanbul'daki üçüncü merkez burasıdır.

Yıldız Sarayı'nın ayırıcı vasfı yönetim merkezi olarak kullanılmasıdır. Mimari açıdan Yıldız Sarayı, çağdaşı olan yapılardan ayrı özellikler taşır. Sahil saraylarından farklı olarak burası şehir içinde şehir diyebileceğimiz özgün bir mimariye sahiptir. Marangozhaneleri, mutfakları, ahırları, eczanesi, fabrikaları, savunma birimleri, resmi daireleri, sebze ve meyve bahçeleri, kütüphanesi, müzesi, silahhanesi ve tiyatrosuyla Yıldız Sarayı alışılagelmiş saraylardan ziyade kendi kendine yeter bir şehri andırır.

Sultan II. Abdülhamit döneminde sarayda ve mücavirinde sultanın aile efradıyla birlikte toplam 12 bin kişinin yaşadığı rivayet ediliyor. Zerafeti, sadeliği, tabiatla uyumu, birbirinden ayrı köşklerden oluşan mimarisi ve Türk saray bahçeleri geleneğinin son örneği olan has bahçesiyle Yıldız Sarayı gerçekten nadide bir eserdir.
 

Yıldız Sarayı'nın Milli Mücadele tarihimizde de özel bir yeri bulunuyor. Gazi Mustafa Kemal Bandırma vapuruyla yola çıkmadan bir gün önce buraya gelmiş ve Sultan Vahdettin'le görüşmüştür. Gazi Mustafa Kemal o tarihi görüşmeyi şöyle anlatır: "Yıldız Sarayı'nın ufak bir salonunda Vahdettin'le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Salonun Boğaziçi'ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu. Birbirine paralel hatlar üzerine düşman zırhlıları, bordalarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı'na doğrulmuş. Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı. 'Paşa, paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir ve tarihe geçmiştir. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, paşa! Devleti kurtarabilirsin.'"

Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal, Sultan Vahdettin'e şu cevabı verir: "Merak buyurmayın efendimiz, nokta-i nazarı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeleriniz olursa hemen hareket edeceğim." 'Muvaffak ol' Hitabına mazhar olduktan sonra huzurdan çıktım, ayaklarımızın patırtısını işittirmeden saraydan uzaklaştık.

Değerli misafirler, biz hazine değerindeki eserlerinin kıymetini çok iyi bilemeyen bir milletiz. Kimi ülkeler 100-150 yıllık tarihi varlıklarına büyük özen gösterirken, geçmişi çok daha eski, nice kültür varlığımıza sahip çıkamadık. Özellikle tarihimizin bir dönemine damgasını vuran reddi miras anlayışı bizlere gerçekten çok ağır bedeller ödetti. Bu zihniyetin gadrine uğrayan sembollerden biri Yıldız Sarayı oldu.

Burası da yıllarca ihmal edildi. Örselendi, hoyratça kullanıldı. Saray Külliyesi'ni oluşturan binaların çoğu adeta talan edildi. Bunlarla birlikte yakın tarihe ışık tutacak olan birçok eser, obje, eşya da maalesef ya yakılmış ya kırılıp dökülmüş ya da haraç mezat satılmıştır. 1920'li yılların sonunda Merasim Köşkü'nün bir süre kumarhane olarak işletilmesi, Saray'ın maruz kaldığı hoyratlığın örneklerinden biridir.

Zamanın belediye yetkililerince sırf turistlerin ilgisine mazhar olabilmek adına Yıldız gazinoları projesi hayata geçirilmiştir. İtalyan bir şirket tarafından işletilen kumarhane, bir yıl sonra kapatılmıştır. Bakınız, sadece Yıldız Sarayı değil, milletimizin tarihinde ve hafızasında iz bırakan birçok obje de bu kadir bilmezlikten payını aldı. Gazi Mustafa Kemal'in ömrünün son aylarını geçirdiği Savarona yatının hangi skandallarla gündeme geldiğini hepimiz hatırlıyoruz. Gazetelere de yansıyan ahlaksızlık hadisesinden sonra süratle harekete geçtik ve Savarona yatını devraldık. Titiz bir çalışmayla Savarona'yı restore ettirdik ve kısa bir süre sonra inşallah restorasyonu bitiyor. Ardından olması gerektiği şekilde misafir devlet ve hükümet başkanlarını ağırlamak için inşallah kullanmaya başlıyoruz.

İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti

Bunu bile eleştirenler, akla hayale gelmedik iddialarda bulunanlar çıktı. Oysa lafa gelince Atatürk konusunda mangalda kül bırakmayanların çürümeye terk ettiği Savarona yatına sahip çıkan yine biz olduk. Aynı durum, pek çok tarihi eser, yapı ve obje için de geçerlidir. Birileri Cumhuriyet'in arkasına saklanıp Osmanlı karşıtlığı yaparken biz hiçbir zaman ayrım gözetmeden tarihimizin tüm dönemlerini kucakladık.

Tarihe vefa, geçmişe saygı anlayışıyla ülkemiz ve yurt dışındaki ecdat yadigârı eserlerimizi yeniden ayağa kaldırdık. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz vasıtasıyla 2002'den bu yana yaklaşık 6.000 vakıf kültür varlığının restorasyonunu veya onarımını gerçekleştirdik. TİKA aracılığıyla gönül coğrafyamızın dört bir ucunda 120'nin üzerinde restorasyon çalışması yaptık. Milli Saraylar Başkanlığımız öncülüğünde de birçok başarılı proje yürüttük.
Beykoz Cam ve Billur Müzesi'nden Ankara Palas Müzesi'ne, Topkapı Sarayı'nda uzun yıllar kapalı kalmış uzun hazine koleksiyonu, kaftanlar koleksiyonu, hat eserleri koleksiyonu ve Mecidiye Köşkü ile Mukaddes Emanetler Dairesi'ne varıncaya kadar birçok eseri ihya ettik.

Değerli dostlar, şunu çok net ifade etmek isterim. Mazinin, aklının, ruhunun, estetik zevkinin nakşolduğu her bir değerimiz, milletimizin ezelden ebede uzanan yolculuğunun kilometre taşlarıdır. Restore ettiğimiz camileri, köprüleri, çeşmeleri, hanları, türbeleri, medeniyetimizin konuşan, yaşayan canlı hafızaları olarak görüyoruz. Bütün bu yenileme çalışmalarını, köklerimizle bağlarımızı güçlendirme çerçevesinde değerlendiriyor, Bu yüzden çok çok önemsiyoruz. Yıldız Sarayı'nı yeniden ayağa kaldırmak suretiyle de bunu yaptık. Hafıza mekânlarımızdan bir tanesini daha halkımızın istifadesine sunduk.
Saray'ın sadece taşlarını, duvarlarını, kaldırımlarını, mobilyalarını aslına rücu ettirmedik. Burayı aynı zamanda asli kimliğine uygun olan olarak kullandık. Cumhurbaşkanlığımız döneminde onlarca görüşmeyi, kabulü, zirveyi burada düzenledik. Birçok çalışmamızı burada yaparak aslında bu tarihi mekânı tekrar hayata döndürdük. Yaklaşık 6 yıllık çalışmalarımız neticesinde Yıldız Sarayı milletimizin her bir ferdinin gururla gezebileceği, gençlerimizin tarihimizin çok önemli bir bölümünü bizzat teneffüs edebileceği muhteşem bir müze olarak hizmet vermeye hazır hale geldi.

Milli saraylarımızı, milletimize açma hamlemizin en önemli halkasını, Yıldız Sarayı'nı halkamızla buluşturmak oluşturuyor. Bir diğer kaderine terk edilmiş tarihi eserimiz olan Edirne Sarayı'yla ilgili restorasyon çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah orayı da tamamlayıp ülkemize kazandıracağız. Bundan sonra da ecdadın emanetlerine sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Türkiye Yüzyılı hedeflerine adım adım ilerlerken ecdadın mirasını koruyacak, ayaklarımızı binlerce yıllık medeniyet temellerimize sağlam basacak ve 21. yüzyılı Allah'ın izniyle Türkiye'nin yüzyılı yapacağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Açılışını yaptığımız Yıldız Sarayımız'ın şehrimize, ülkemize ve milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Ecdadımızın bize mirası olan bu güzel eseri, bugünden itibaren milletimize ve özellikle de sevgili gençlerimize emanet ediyoruz. Bu vesileyle bir kez daha cennet mekân Sultan 2. Abdülhamit Han'ı ve kahraman ecdadımızı rahmetle yad ediyorum. Restorasyonda emeği olan herkesi tekrar tebrik ediyor. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum ve bu vesileyle inşallah bugünden itibaren halkımıza açtığımız bu mekânı, önümüzdeki ayın sonuna kadar, bu ay dahil, önümüzdeki ayın da sonuna kadar ücretsiz olarak ziyarete açmış olacağız. Hayırlı olsun. Rabbim milletimize emanetine gözleriyle, gezerek, görerek sahip çıkmayı da nasip etsin diyorum."