Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu’nda düzenlenen 'İdari Yargı Günü' ve 'Danıştay'ın 156'ncı Kuruluş Yıl Dönümü Töreni'nde açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değildir. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği, hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milleti adına karar verme onurunu ve mesuliyetini taşıyan yargı organlarının her birinin ülkede huzurun, güvenliğin, kalkınmanın, demokrasinin ve sosyal barışın muhafazasının teminatı olduğunu belirterek; "Nasıl geç gelen adalet adalet değilse, topluma güven veren ve erişilebilir adalet sistemi de vatanımızın güvencesidir. Tüm mahkeme salonlarımızda bulunan 'Adalet mülkün temelidir' yazısı hem bu hakikati bize hatırlatır, hem de medeniyetimizin adaletin tesisine verdiği ehemmiyeti ortaya koyar.

Devlet, adaletle hükmettiği, adalet dağıttığı, adaletin tecellisini sağladığı müddetçe güçlüdür, dimdik ayaktadır. Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, refah olmaz. Milleti bir arada tutan bağ zayıflamaya başlar. Bunun için adli ve idari yargı fark etmeksizin adliyenin kapısını adaletin kapısı haline getirdiğimiz ölçüde geleceğimize güvenle bakabileceğimize inanıyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalete büyük önem veren; ama aynı zamanda yakın tarihinde pek çok adaletsizliğe şahitlik etmek zorunda kalan bir millet olduklarını aktararak; "Adaletsizlik duygusunun insanımızın gönül dünyasında nasıl kırılmaya yol açabileceğini demokrasi mücadelemiz boyunca bizzat yaşadık, gördük. 27 Mayıs darbecilerinin gerçek bir mahkemeden ziyade kötü bir tiyatroyu andıran Yassıada’da işledikleri hukuk katliamlarını unutmuyoruz. Rahmetli Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamı üzerinden geçen 63 yıla rağmen milletimizin kalbinde bir yara olarak hala kanıyor.

12 Eylül dikta rejiminin güya adaleti tesis maksadıyla bir sağdan bir soldan darağacına gönderdiği gençlerin acısı hiç dinmedi. 28 Şubat döneminde adeta koro halinde darbecilere alkış tutanların hukuk sistemimize verdikleri zararın telafisi yıllar oldu. 15 Temmuz'da ödediğimiz ağır bedeller ise ortada. Şayet darbeci alçaklar başarılı olsalardı, yeni Yassıadalar kuracaklar, kan dökecekler, yeni hukuk cinayetleri işleyeceklerdi. Adalet sistemimiz bir dönem darbecilerin, bir dönem kendini milletten üstün gören oligarşik yapıların, bir dönem de FETÖ ihanet çetesinin sultasına ve saldırılarına maruz kalmıştır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda bu mahfillere yazılı, görsel, dijital mecralarıyla medyanın ve sosyal medyanın eklendiğinin görüldüğünü belirterek; "Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi üstlenmesi demokrasimiz için şüphesiz bir kazançtır. Ama bu hakim cübbesi giyip, mahkeme kurup sağa sola yargı dağıtma boyutuna asla varmamalıdır. Yargıyı yönlendirme, yargı merkezlerimizi baskı altına almak, istemedikleri karar çıkması halinde hukukçularımızı hedefe koymak her geçen gün daha sık karşılaştığımız tehditlerden biri haline ne yazık ki dönüşüyor. Sosyal medyadaki acımasız linç kültürünün mağdur ettiği kesimlerin en başında maalesef yargı organlarımız ve mensuplarımız geliyor" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargı üyelerinin zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlara muhatap olduğunu belirterek, "Çok net söylemek isterim; siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değildir. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği, hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir. Millet adına kamu gücünü kullananların belli sınırlar içinde bu sert tepkilere tahammül etmesi, mazur ve meşru görmesi beklenir.

Fakat toptancı bir anlayışla kurumsal olarak yıpratılmasını, yargı organlarımıza ve mensuplarımıza çamur atılmasını asla kabul edemeyiz. Hukukun kendi mecrasında ilerlemesi, adaletin tecellisine giden en hayırlı, en kestirme yoldur. Adli ve idari davaları hukukun meselesi olmaktan çıkarıp siyasallaştırmak, sonuç ne olursa olsun toplumdaki adalet duygusuna gölge düşürecektir. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Herkes yargıya yardımcı olmalı, işini kolaylaştırmalı, adaletin eksiksiz ve gecikmeksizin tecellisine katkı sağlamalıdır. Buradan tüm milletime şu samimi çağrıyı yapmak istiyorum; güçlü, tarafsız, bağımsız, iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi evlatlarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli mirastır. Bu konuda eksik varsa tamamlamak, sorun varsa çözmek, tıkanıklık varsa gidermek, 85 milyon olarak hepimizin müşterek görevlidir" ifadelerini kullandı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi nasıl yanlışsa yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesinin de o denli hatalı olduğunu belirterek, "İktidarı ve muhalefetiyle, basını ve sivil toplumuyla hep birlikte yargımızın her türlü taassuptan menfaat, eksenli gruplaşmadan ve ideolojik kamplaşmadan uzak durmasını temin etmemiz gerekiyor.

Milletin maslahatı ve ülkenin selameti yerine belli bir zümrenin menfaatini gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatımız dahil, devletimizin kurumları içinde tekrar yuvalanmasına izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Bu konuda hepimizin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi şarttır. Adalet terazisini elinde tutan hukukçularımızın da medya, sosyal medya, günlük hayattaki duruşlarıyla bu sürece olumlu katkı sunması önemlidir. Bunu başardığımızda çok daha iyi bir konumda olacağımıza inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.


Cumhuriyetin 100'üncü yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramadıklarını aktararak; "Bu eksikliğin yine milli irade eliyle giderilmesi demokrasimizin gücüne güç katacak, Türk siyasetinde yeni bir kilometre taşı olacaktır. Siyaset kurumunun ekonomik ve sosyal sorunları öne sürerek sivil anayasa ihtiyacını gündemden düşürmek istemesini doğru bulmuyoruz.

Yeni anayasanın sihirli değnek gibi dokununca sorunlarımızı bir anda ortadan kaldırmayacağını elbette biliyoruz. Yeni anayasa sivil siyasetin alanını genişleterek, ekonomiden sosyal hayata ülkemizin meselelerinin çözümünü daha da hızlandıracaktır. Siyasetteki yumuşamayla birlikte farklı siyasi partiler arasındaki istişari görüşmelerin yoğunlaşması, bu bakımdan önemli bir fırsat teşkil ediyor. Biz milletimizin beklentileri çerçevesinde üzerimize düşen yapıcı rolü oynamaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.