Atatürk Havalimanı'nda 4. Uluslararası STK Fuarı'nda açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Gazze'de savaş suçu işledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarması hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili açıklamasında "Gazze'ye 86 bin ton Lübnan'a ise 1300 ton insani yardım malzemesi ulaştırarak bölgedeki kardeşlerimize en fazla destek veren ülkelerden biri olduk. İsrail'le olan ticaretimizi hiç düşünmeden süratle kestik. Siyonist yönetimin Gazze'de işlediği suçları protesto etmek için milletimizle birlikte cadde, meydan, sokakları doldurduk. BMGK başta olmak üzere uluslararası düzeyde karar alıcı mekanizmaları harekete geçirdik. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. İsrail'in Filistin'deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Netanyahu ve eski savunma bakanı Galant hakkında çıkan tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Alınan bu cesur kararın sözleşmeye taraf tüm ülkelerce uygulanmasını önemli buluyoruz" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şu şekilde;
"Vahdet ve uhulet ruhunun zirve yaptığı sivil toplum camiasında atan vicdanlı yüreklerin birbirine ısındığı bu organizasyonu tertipleyen kuruluşlara teşekkür ediyorum.İslam dünyası STK Birliği'nin eğitim, gençlik, insani yardım gibi alanlarda yürüttüğü çalışmaları takdirle takip ediyoruz. Birliğimizin İslam coğrafyasının dört bir yanındaki 354 üye kuruluşuyla birlikte 20 yıldır süren faaliyetlerin çıtası her geçen yıl yukarı çıktığını görüyorum. Samimi, gayretli ve bereketli hizmetleriyle tüm dünyaya örnek olma yolunda emin adımlarla ilerleyen yöneticileri tebrik ediyorum.
İnsanlığın neredeyse tüm kurumlarıyla, tüm organlarıyla, tüm hücreleriyle kan kaybettiği bir dönemden geçiyoruz. Uluslararası sistemin imtiyazlı aktörleri kendi çıkarları uğruna İslam coğrafyası başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerini savaş ve çatışma ortamına sürüklüyor. İslam aleminin zorlu bir sınamadan kapsamlı kuşatmadan geçiyor. Hemen yanı başımızdaki Filistin'de 14 aydır mazlumlar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar acımasızca katlediliyor. Küresel yönetişim mekanizmaları, uluslararası medya, Filistin, Lübnan ve birçok yerde işlenen insanlık suçlarını görmezden geliyor. İsrail lehine karartma uygulanıyor. Demokrasi ve insan hakları nutukları çeken ülkeler alçak katliamları durdurmak yerine İsrail'e verdikleri destekle zulmü körüklüyorlar. Bu durumdan cesaret alan siyonist katiller barbarlıklarına her geçen gün yenilerini ekliyor.
Kalbim parçalanarak bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Saldırılar başlayalı 400 günden fazla zaman geçti. 50 bine yakın Filistinli şehit düştü. 700 binden fazlası yararlandı. Filistin'de şehit olanların ve yaralananların kanı sadece katillerin değil onlara engel olmayanların da üzerlerine sıçramıştır. 436 bin yapıya ağır hasar veren saldırıların gerisindeki sinsi amaç her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Daracık alana hapsedilen 2 milyondan fazla Filistinli zor şartlar altında hayata tutunmaya çalışırken verdikleri çetin mücadeleyi sebatla sürdürüyor.
Mevla Filistin'de Lübnan'da zulme göğüs geren tüm kardeşlerimizin yardımcısı olsun diliyorum. 1967 sınırları temelinde bağımsız, egemen ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kuruluşu görmeyi rabbim bizlere nasip eylesin diyorum. Kudüs'ün mahremiyetine uygun şekilde uluslararası güvenlik şemsiyesi altına alınması çabamızı sürdüreceğimizi belirtmek istiyorum.
Ali-İmran Suresi'nde hep birlikte Allah'ın ipine sarılın, parçalanıp bölünmeyin buyuruyor. Bizler yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz. Fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp yek vücut hareket etmemiz gerekiyor. Vahdet olmadan rahmet olmaz. Yürekler toplu vurmadıkça müsteviler karşısında başarılı olunmaz. Filistin ve Lübnanlı kardeşlerimize, Sudan ve Yemen'de masum ve mazlumlara ancak bu şekilde yardımcı olabiliriz.
İslam coğrafyasında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımıza da çok önemli işler düşüyor. Farklı alanlarda farklı araçlarla çalışmalar yürüten STK'ların kapasitelerini artırmaları, icra mekanizmalarını güçlendirmeleri şart. STK'larımızın gençlerimiz başta olmak üzere toplumun muhtelif kesimlerini kuşatacak uygulamalarına geçmişte hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyoruz. Sürdürülebilir kalkınmaya katkı veren STK'lar küresel barış ve adaletin tesisine hayati katkılar yapacaktır. Daha adil bir dünya tasavvurumuzun hayata geçirilmesinde dünyanın dört bir yanında çalışan STK'ların gayretleri büyük yer tutacaktır.
En büyük çürüme aile kurumunu hedef almış durumdadır. Aile mefrumumuz toplumsal yapımız, örf ve değerlerimiz küresel düzeyde bilinçli ve çok yönlü saldırı altındadır. Sapkın akımları, özendirici yayınlar, moda adı altındaki dayatmalar, zihinlere nakşedilen aşağılık fikirler her tarafımızı kuşatmış durumdadır. Cinsel sapkınlıkların insan hakkı olarak sunulmasının ardındaki sinsi gerçeği gayet iyi biliyoruz. Tarihen ve itikaten sabittir ki aile yapısı çürütülmüş toplumun ayakta kalması mümkün değildir. STK'ların da bindikleri dal toplum olduğuna göre toplumun temeli olan ailenin korunması öncelikli hedefleri olmalıdır.
Günümüz dünyasında, bölgemizde iç çatışmalar, savaşlar, kıtlık ve terör başta olmak üzere yoğun göç dalgası yaşanıyor. Aileleri ve kendileri için daha güvenli hayat kurma hayalini gerçeğe dönüştürmek isteyenler yollara düşüyor. Bu insani dram karşısında gelişmiş ülkelerin sergilediği vurdumduymaz tavır insanlık adına utanç vericidir. Asya'dan Afrika'dan Avrupa'dan insanlara kapısını da yüreğini de açmış bir ülkeyiz.
Bugün de Türkiye olarak yıllardır milyonlarca çaresiz insanlara ev sahipliği yapıyor, kendileriyle imkanlarımızı paylaşıyoruz. Çaresiz mazlumlara karşı sergilenen iğrenç tavır gelecekte kendileri de aynı duruma düştüklerinde karşılaşacakları akıbetin örneği olacaktır. Dünyada adalete, merhamete, vicdana yönelik uyanışın mimarları ve öncüleri sizler olacaksınız.
Sizlerden dünyaya güçlü bir duruş, sesleniş, zalime güçlü bir tepki bekliyorum. Duruşunuz öyle güçlü olmalı ki, insanlığın tamamı sizi takip etmeli. Seslenişiniz öylesine güçlü olmalı ki sağırlar bile duyabilmeli.
Biz millet olarak her dönemde masumların yanında olduk. Olmaya da devam edeceğiz. Ülkemizin bu insani siyasetini hazmedemeyenler, aleyhimizde kara propaganda yapsa da Türkiye'nin insan odaklı politikasını engelleyemeyecek. Gazze'de yaşayanlar başta olmak üzere Filistin halkı için son dönemde yaptıklarımız bu hakikati göstermektedir. Gazze'ye 86 bin ton Lübnan'a ise 1300 ton insani yardım malzemesi ulaştırarak bölgedeki kardeşlerimize en fazla destek veren ülkelerden biri olduk. İsrail'le olan ticaretimizi hiç düşünmeden süratle kestik. Siyonist yönetimin Gazze'de işlediği suçları protesto etmek için milletimizle birlikte cadde, meydan, sokakları doldurduk. BMGK başta olmak üzere uluslararası düzeyde karar alıcı mekanizmaları harekete geçirdik. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkanlarımızı seferber etmiş durumdayız. İsrail'in Filistin'deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Netanyahu ve eski savunma bakanı Galant hakkında çıkan tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Alınan bu cesur kararın sözleşmeye taraf tüm ülkelerce uygulanmasını önemli buluyoruz. Yıllardır dünyaya hak, hukuk, adalet ve insan hakları dersi veren batılı ülkelerin bu noktada sözlerini yerine getirmeleri mecburidir. 3kuruş siyasi rant sağlayacağım diye ülkesine ve devletine 'İsrail'le ticaret yapıyorlar' iftirası atanlar gibi de olmadık. Biz tarihimizden, medeniyetimizden aldığımız ilhamla insanı düşünüyor ve insani değerleri yaşatmaya çalışıyoruz."