ÖRGÜN eğitimin ne kadar pahalı ve ne kadar çok elemana ihtiyacı olduğu bilinen bir konudur. Eğer Devlet Planlama Teşkilatı çalıştırılmaz, oradan çıkacak sonuçlara göre yatırım yapılmaz ise sancı büyüdükçe büyür. Eğitimin milli olması gerekir mi diye sormakta yarar var. Eğitim-öğretim ilim çerçevesi dışına taştığında ancak evrensellik çerçevesiyle tedavi edilebilir. Hiçbir ülke eğitim ve öğretimini milli çerçeveye hapsetmekle dünya çapında söz sahibi insanlarını yetiştiremez. Evet devletin amaçlarına uygun vatandaş üretebilir, fakat her zaman bu neticeyi de elde edemeyebilir.
Çünkü her faaliyet, asıl hedefi yanında istenmeyen yan ürünlere de gebedir. Bizim ülkemizde hemen her dönemde imalat hatası kişiler çok sayıda görülür. Asıl şaşılacak taraf şudur. Eğitim öğretim herkes için her zaman gerekli ve yürürlükte olmasına rağmen, insanlar genellikle bu konuyla okullar açılırken ve kapanırken konuşurlar. Siyaseti ise herkes her an konuşur ve düşünür. Şimdi, ‘Olur mu efendim, seçilenlerin aldıkları kararla üretim artar, eksilir, üretim yerine ithalat yapılır, çarşıda pazarda fiyatlar değişir, o yüzden siyaset de eğitim ve öğretim kadar herkesi ilgilendirir’ denebilir ve bu yanlış bir düşünce de değildir. Zaten eğitim ve öğretime de öncelikle seçilenler sonra da onlar tarafından atananlar renk ve şekil verirler. O halde siyaset gerçekten de kendisiyle her an ilgilenmeyi hak ediyor denebilir.
Toplum mühendisliği
Eğitim ve öğretimi sancılı kılan o halde seçilenlerdir. Bu sancıların giderilmesi için aydınlar, eğitim ve öğretim işini yapanlar emek ve çaba harcamak zorunda. Toplum mühendisliği yönetimlerin asla vazgeçmediği bir alandır. Eğitim ve öğretimi de istenen tipte insan yetiştirmek için sıkça kullanırlar. Eğitim ve öğretimin çoğu zaman iki ayağından biri öne çıkar. Kimi zaman öğretim yapılabilir, kimi zaman ise sadece eğitim yapılabilir. Öğretim yapıldığında eğer ilim çerçevesinde kalınırsa nitelikli, bilgili, ufku açık nesiller yetiştirilebilir.
Kimi zaman da toplum mühendisliğinin öne çıktığı yani istenen tipte insan yetiştirilebildiği görülür. Bu eğitimle elde edilen tiplerle yönetimler mutlu olurlar ama, milletin geleceği açısından iç açıcı bir durum ortaya çıkmaz. Devletin askeri liseleri kapatıp, genel liseleri askıya alıp, meslek okullarına göreceli bir rahatlık getirmesinin temelinde İmam Hatip Liselerinin öne geçirilme arzusu var. Fakat eğitim öğretimin temel okulları İmam Hatipler olacaksa, evet eğitim yapılabilir ama öğretim yapılamaz. İstenen tipte insan yetiştirilir ama ilim dünyasına, evrensel dünyaya hitap eden insanlardan mahrum kalmak mümkündür.
Dini ders artırılabilir
İmam Hatip okulları yerine temel liselere haftada 2 saat Kur’an okuma, siyer, hadis, fıkıh gibi dini öğreten dersler koymak daha iyi sonuç verecektir. Din görevlisi yetiştirme işini de Diyanet Teşkilatına bırakmak akılcıdır. Yine DPT ile işbirliği içinde, yerleşim alanlarına ibadethane yapımı, bu ibadethanelerde görev yapacak vaiz, hatip, imam, müezzin, gibi görevlilerin eğitim ve öğretimini de Diyanet Teşkilatı üstlenmelidir. Sağlık Bakanlığı da yine DPT ile birlikte, nereye hangi çapta hastane yapılacağını, hangi sağlık elemanlarının yetiştirileceğini tespit ederek, mezun olan herkesi istihdam ederek, sağlık hizmetlerini yürütmelidir.
Ama Sağlık için kullanılan alet-edevat ve ilaç imalatı konularında da Sağlık Bakanlığı okullar açabilmeli. Özetle her bakanlık bilimsel verilere dayalı, yani DPT ile eş güdüm içinde ihtiyaçları belirlemeli ve gereken çalışmaları yapmalıdır. Bu siyasetçileri de, yönetenleri de mutlu edecek bir yoldur. Meslek lisesini okuyan her genç, alanında fakültelere gidebilmeli, sınavı kazanan yukarıya giderken, başarısız olan da ara eleman olarak kalmaya razı olmalıdır.