ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Zor zamanda iyi yönetilen ülkeler ön plana çıkabilirler. Bizim de güçlü bir liderliğimiz, tecrübeli kadrolarımız var. Bu zor zamanları iyi yönetirsek Türkiye olarak dünyadaki konumu farklı bir yere taşıyacağız." dedi.

Yılmaz, Habertürk ve BloombergHT ortak canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Dünya genelinde merkez bankalarının ekonomilerini korumak ve pandeminin etkileriyle mücadele için parasal genişlemeye gittiğini belirten Yılmaz, "Dünyada normal zamanlarda görmediğimiz parasal politikaların izlendiği bir dönem yaşandı ama şimdi dünya da farklı döneme girdi. Dezenflasyonist eğilimler güçlendi, istikrara dönük tedbirlerin hakim hale geldiği yeni bir döneme girmiş durumdayız. Bizde de her dönemin ihtiyaçları neyse o döneme göre güncellenmeler yapmak gayet tabii bir şey. Her dönemin kendine ait şartları var, o şartlar içinde politikalarınızı mutlaka güncellemek ve etkili bir şekilde uygulamak zorundasınız." ifadelerini kullandı.

Orta Vadeli Programların (OVP) yeni çıpaları olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:

"Ama esas olan bu dönemin en olumlu tarafı mayıstaki seçimler. Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor, bu ikisi bir arada gerçekleşiyor. Belirsizlik, ekonominin düşmanı, belirsizliğin olduğu yerde yatırım da başka işler de olmuyor. Mayıs ayında belirsizlik ortadan kalktı, 5 yıllık bir pencere açıldı önümüze. En kıymetli şey bu. Şimdi bunu toplum olarak değerlendirmemiz lazım, biz buna Türkiye Yüzyılı diyoruz. Cumhuriyet'imizin 100. yılındayız, bu yüz yıllık birikim temelinde bu kazanımlarımızı koruyarak yeni bir yeni yüzyıla adım atıyoruz. Bu yeni dönemde daha farklı bakmamız lazım. Bütün toplum kesimleri için bunu söylüyorum.

Türkiye olarak iddialı bir şekilde bu döneme girmemiz lazım. Zor bir dönemdeyiz ama zor dönemler aynı zamanda fırsatları getiren dönemler, sıralamaları değiştiren dönemler. Zor zamanda iyi yönetilen ülkeler ön plana çıkabilirler. Bizim de güçlü bir liderliğimiz, tecrübeli kadrolarımız var. Bu zor zamanları iyi yönetirsek Türkiye olarak dünyadaki konumu farklı bir yere taşıyacağız. OVP'de de bu sene ilk defa 1 trilyon doları aşıyoruz, 2026'ya geldiğimizde de 1,3 trilyon doları aşıyoruz. Dünya Bankası sınıflandırmasına göre yüksek gelirli ülkeler ligine adım atmış oluyoruz. OVP'nin en önemli çıktılarından biri bu olacak."

Rekabetçi kurla ilgili soruya Yılmaz, "Önemli olan cari dengenizi sürdürülebilir bir yapıda tutmak. OVP'de tasarruf dediğimiz hadise, kalkınmada olan bir ülkeyi ve biz şunu tercih ettik: Tasarruflarımızı artırarak, yatırımları daha fazla iç tasarrufla finanse edecek anlayışla hareket ettik. Bu, cari açığı sıfırlamıyor ama yüzde 2'ler civarında kolay, sürdürülebilir hale getiriyor. Cari açık, sürdürülebilir kalkınmanın önünde bir kısıt olmaktan çıkacak." yanıtını verdi.

500 ve 1000 liralık banknotların basılacağı iddiasına ilişkin Cevdet Yılmaz, böyle bir durumun kendi içlerinde söz konusu olmadığını söyledi.

Emeklilerin zam beklentisiyle ilgili soru üzerine Yılmaz, "Çalışmalar sürdürülüyor, 'Emekliler için ne yapabiliriz?' diye alternatiflere bakılıyor. Çok büyük bir sayıdan bahsediyoruz. 16 milyon emekli var. En küçük bir şeyin bile çok büyük etkiler oluştuğu bir alandan bahsediyoruz. Böyle bir alanla ilgili konuşurken çok dikkatli konuşmak gerekiyor. Maliyetleri, neler getirdiğini, bunun nasıl finanse edileceğini iyi planlamak gerekiyor. Biz şartlarımızı sonuna kadar zorlayarak emeklimizin, çalışanlarımızın yanında olmaya gayret ediyoruz. Etmeye de devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avrupa Birliği ile ilgili süreçlere ilişkin açıklamalarına yönelik soruya da şu yanıtı verdi:

"Cumhurbaşkanı'mız, NATO Zirvesi'nde farklı çıkış yaptı. 'Siz, (NATO'ya filanca ülke girsin) diyorsunuz ama bizi de 50 yıldır Avrupa kapısında bekletiyorsunuz.' gibi yeni bir denklem kurdu. Bunun da çok faydalı sonuçları oldu. AB'nin genişlemeden sorumlu yetkilisiyle görüştüm. Çok da olumlu gelişme oldu. Çeşitli başlıkları değerlendirdik. Bir tanesi Gümrük Birliği'nin güncellenmesi. Bizim şu anki Gümrük Birliğimiz sadece sanayi ürünlerini kapsayan, diğer alanları kapsamayan bir Gümrük Birliği. Bunu genişletmek, modernize etmekle ilgili çalışmalar başlayacak. 'Bir süreç başladı.' diyebiliriz. Zaten iki tarafta da özel sektör bunu destekliyor. Avrupa Birliği'nin de buna çok ihtiyacı var, objektif baktığınızda iki tarafın da menfaatine olan bir şey. Asıl sorun şu, bazı üye ülkeler kendi ülke menfaatlerini AB üzerinden sağlama peşindeler. Türkiye'ye dönük negatif tutum sergiliyorlar. Avrupa Birliği kurumlarını da kötüye kullanıyorlar. Avrupa'da yükselen yabancı düşmanlığı, içe kapanma, aşırı sağın yükselişi. AB Parlamento seçimleri var gelecek yıl. Yüksek sesle konuşmak istemedikleri bir dönem ama bir taraftan elbette devam edecek."

Vize serbestisiyle ilgili süreçte somut bir adımın atılıp atılmayacağı sorusu üzerine Yılmaz, "Nihai hedefimiz vize serbestisi ama AB, kısa vadede vize kolaylaştırması konusunda adımlar atılacağını söylüyor. İş dünyası, öğrenciler gibi belli kesimleri kolaylıklardan istifade ettirme, bir taraftan vize serbestisi çalışmalarını sürdürme. Vize serbestisinde karşılıklı çerçeve var. AB'nin de bizim de eksikliğimiz var. O süreç bir taraftan devam edecek. Vize kolaylaştırması, vize serbestisinin alternatifi değil. Ara süreçteki adım, öyle değerlendirebiliriz. Bu adımları atıp vize serbestisine dönük daha orta vadeli çalışmaları devam ettirmek, esas perspektif bu." değerlendirmesinde bulundu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan çalışmalara ilişkin de bilgi veren Yılmaz, Kıbrıs işlerinden sorumlu olduğunu hatırlattı.

"Ercan Havalimanı'nı açtık, denizin altından su götürmüştük." diyen Yılmaz, şunları dile getirdi:

"Şimdi içme suyunu aşağı yukarı bitirdik, sulamasına geçildi. Güzelyurt-Mesarya ovalarının sulamaları var. Kıbrıs, su konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşayan bir ülke. Dolayısıyla Tarım ve Orman Bakanlığımız, Devlet Su İşleri ve KKTC yetkilileriyle bir master plan çalışması başlatıyoruz. Bir taraftan da kablo. Suyu geçirdiğimiz gibi denizin altından çift hatlı enerji aktarımı sağlayacak enterkonnekte dediğimiz yapıya izin verecek proje çalışıyoruz. Fizibilite çalışmalarını başlattık. Bir mutabakat zaptı imzaladık. Bu da en az su projesi kadar önemli.

KKTC'ye enerji anlamında arz güvenliği oluşturacak. Oradaki yenilenebilir enerjinin Türkiye'de kullanımına imkan verecek. Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar da 'Rum kesimi isterse onlarla da paylaşabiliriz.' dedi. Türkiye kanalıyla KKTC ve Rum kesimi, bütün ada Avrupa'ya kadar enterkonnekte sisteme bağlanmış olacak. Bu, çok güzel bir şey ama buna da siyasi muhalefeti göreceğiz. Rum kesiminde ve KKTC'yi dışlayıcı yaklaşımlar maalesef devam edecek."

KKTC'deki Pile-Yiğitler yol çalışmasında nasıl bir yol izleneceğine ilişkin soruya Yılmaz, "Oradaki esas muhatap KKTC ve insani bir mesele. Aynı köyde hem Kıbrıslı Türkler hem de Rumlar bir arada yaşıyor. Rum kesimine yol yapılmış, Kıbrıs Türkü olanlar da maalesef bu şansa sahip değiller. KKTC'nin yapmaya çalıştığı, insanını daha rahat şekilde şehirlere ulaştıracak yol projesi. Buna itiraz edilmesini doğru bulmuyoruz, çifte standart olarak görüyoruz. Burada yapılması gereken insanların ihtiyaçlarını karşılayacağı altyapıları belli bir mutabakatla oluşturmak. Köylülerin, Kıbrıs Türklerinin ülkelerine rahat gidip gelmelerine imkan verecek altyapı oluşturulacak. KKTC'de yol öyle ya da böyle bitecek." yanıtını verdi.

Rusya'nın KKTC'de temsilcilik açma kararının olumlu bir durum olduğunu belirten Cevdet Yılmaz, "Süreçteki gelişmeleri görmemiz gerekiyor, olumlu bir durum ve giderek farklı artmasını temenni ediyorum. KKTC, Azerbaycan'da kültürel bir etkinlik yapacak, orada da Sayın Aliyev'in katılacağını biliyorum. Bunlar önemli adımlar ve mesajlar." dedi.

AB ile göçmen meselesine ilişkin soru üzerine Yılmaz, şunları ifade etti:

"AB ile Türkiye arasında son dönemlerde objektif baktığınızda ortak menfaatler genişlemiş durumda. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı'nda çok daha belirgin hale geldi. Avrupa'nın enerji güvenliğini Türkiyesiz düşünemezsiniz. Terörle mücadele, göç meseleleri, ticaret alanlarında Türkiye ile Avrupa arasında ortak çıkarlar var. Akademik dünyalar arasındaki ilişkilerden tutun, gençlik programlarına kadar birçok ilişkimiz var. Dolayısıyla Türkiye, Avrupa'nın doğal bir parçası aslında. Avrupa'da son dönemlerde dışlayıcı siyasetin güçlendiğini görüyoruz. Bu, Avrupa'nın kendi geleceği açısından da endişe verici. İki Avrupa var, birinci Avrupa, Kopenhag Kriterleri, insan hakları, serbest piyasa. Bu, güzel bir Avrupa. Buna kim hayır diyebilir? İkinci Avrupa var. Daha dar bakan, içine kapanan, kimlik siyasetinin öne çıktığı, yabancı düşmanlığının, ırkçılığın yer yer kabarması. Kutsal kitabımıza yapılanları gördük. Bu, açık provokasyon, nefret suçu. İnanırsınız, inanmazsınız ama bu, açık provokasyon. AB'nin kendi içinde tartışması gereken çok şey var."

Son dönemlerde AB ile Türkiye arasında ortak menfaatlerin arttığını düşündüğünü dile getiren Yılmaz, "Bunun üzerinden de gerçekçi bir şekilde Türkiye'nin de Avrupa'nın da siyasal gerçekliklerine uygun bir şekilde karşılıklı adımlar atabiliriz. Bu, bir süreç. Sonuçta tam üyelik müzakereleri yapıyoruz. Uzun vadeli vizyonumuzu kaybetmeden yapıyoruz. Mevcut siyasal gerçekleri görmek durumundayız. Kafamızı kuma gömemeyiz. Avrupa'nın durumu, Türkiye'ye ilişkin tavırlar, bazı üye ülkelerin AB ilişkilerini bloke etme çabaları ortada. Bu gerçeklikte yürümek zorundayız. Sadece devletler arası müzakereler olmamalı, iş dünyaları, sivil toplum, akademik dünya, medya, farklı kanallarla bu etkileşimi artırmamız lazım. Avrupa'nın Türkiye'ye bakışının, terör örgütlerinin algıları üzerinden görülmemesini sağlamak lazım." değerlendirmesinde bulundu.

2 milyar liralık Genel Sağlık Sigortası borcu silinecek 2 milyar liralık Genel Sağlık Sigortası borcu silinecek

İsveç'in NATO üyeliği konusunda TBMM açıldığında bir gelişme olup olmayacağının sorulması üzerine Yılmaz, "İsveç'in NATO üyeliğiyle ilgili belli çerçeve oluştu, Vilnius'taki görüşmelerde mutabakat sağlandı. Birtakım pozisyonlar ortaya kondu ama Türkiye'nin istediklerini somut olarak alması, sahada görmesi çok önemli. Burada bizim bir kamuoyumuz var. Batı dünyasında kongreler, meclisler varsa bizim de Gazi Meclisimiz var. Dolayısıyla Meclisimiz, bu değerlendirmeyi yapacaktır. Demokratik bir ülkedeyiz. Onunla ilgili bağlayıcı söz söylememiz doğru olmaz." şeklinde konuştu.

Terörle mücadelede Türkiye'nin muazzam başarı gösterdiğini söyleyen Cevdet Yılmaz, sınır ötesinde DEAŞ, içeride de FETÖ ve PKK gibi örgütlerle mücadele edildiğini vurguladı.

"Her biri bir ülkeyi istikrarsızlaştırmaya yetecek üç terör örgütüyle eş zamanda mücadele etti Türkiye ve bunu başardı." diyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları ifade etti:

"Dışarıda DEAŞ'a ciddi kayıplar verdirdi, içeride FETÖ yapılanmasını tasfiye etti ve hala mücadelemiz devam ediyor. Bir taraftan da yine sınırlarımız içerisinde PKK'yı marjinalize edecek ölçüde büyük bir başarı sağlandı. Mücadele elbette bitmedi ama düzey olarak baktığınızda büyük bir başarı oldu. Bu da Türkiye'de güven ve huzur ortamını iyileştirdi. Terörden en büyük kaybı da Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan Kürt vatandaşlarımız gördüler. Terörün olduğu yerde ne sermaye durur ne nitelikli insan durur. Göç olur, nitelikli insan kalmaz. Huzurun, güvenin oluşturduğu ortam tüm Türkiye'ye fayda üretiyor, bölgede yaşayan insanlar için huzur üretiyor. Özel yatırımlar artmaya başladı. Diyarbakır'da, Urfa'da, Mardin'de turizm canlandı. Daha nitelikli insan gücü ve sermaye gitmeye başladı. Teröre rağmen kamu yatırımlarından hiç taviz vermedik. Geldiler, bombaladılar ama biz devam ettik. Şimdi Doğu ve Güneydoğu'da özel sektör zamanı. Yatırımların artması lazım."

Barınma sorunu ve kira artışlarına ilişkin bir düzenleme olup olmadığına ilişkin soru üzerine Cevdet Yılmaz, bu konuda bazı yasal sınırlamalar getirdiklerini hatırlattı.

"Bir taraftan konut arzını artırmak gerekiyor." diyen Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bir taraftan sınırlamalar getirdik. Örneğin 'Yarısı Benden' programı açıklandı. Bütçeye 78 milyar lira ayrıldı, önümüzdeki dönemlerde sorunlarını çözmüş olanlardan, buralarda birtakım çalışmalar yapacağız. Yerel yönetimlerle daha fazla arz üretmeye dönük çaba içinde olacağız. Konut arzını belli bir noktaya taşımak durumundayız. Burada en önemli mesele arzı artırmak diye düşünüyorum. Uygun maliyetlerle bugünkü demografimize de uygun şartlarla konut arzını önümüzdeki dönemde daha fazla artırmak durumundayız. Burada yeni çalışmalar yapılıyor. Yeni yöntemler, yeni yaklaşımlar. Özellikle arsa üretme, kamu-özel işbirliği üzerinde ilgili kurumlarımız kafa yoruyorlar. Önümüzdeki dönemde konut arzının arttığını göreceğiz.

Bir taraftan deprem konutları zaten arzı arttırıyor diğer taraftan sosyal konut programları var. Buralara da belli arsalar tahsis edilmiş durumda. Belediyelere burada çok iş düşüyor. Anadolu'da sanayiyi daha fazla geliştirmemiz lazım."