DOĞU Karadeniz'e yolunuz düşerse, Artvin'e uğramadan dönerseniz, pek çok sürprizi kaçırmış olacaksanız. Çoruh Nehri'nin yol arkadaşlığını, bulutların misafirlik ettiği dağları, gözünüzü çevirdiğiniz her yerde akan dereleri görmeden dönmek olmaz.
Tarihi kilise ve köprüleri, tepeleri, her daim karlı yüksek dağları, krater gölleri, yemyeşil yaylaları ve ormanların arasında mavi boncuk gibi parıldayan kara gölleriyle Artvin, bambaşka bir dünya sunuyor ziyaretçilerine. Artvin'e karayoluyla Türkiye'nin her yerinden ulaşılabilir. Özellikle Samsun'dan itibaren sahil yoluyla gidildiğinde Karadeniz'i solunuza, dağları da sağ yanınıza alarak eşsiz güzellikte bir seyahat yapabilirsiniz. Doğu Karadeniz dağları üzerinde, Çoruh Vadisi'nin yamacına kurulu, arazinin genellikle dağlık olduğu bir kent Artvin.
Tarihi ancak Orta Çağa kadar takip edilebilen kentte, bugün yaklaşık 35 bin kişi yaşıyor. Üzerine kurulduğu coğrafyanın özellikleri nedeniyle bir kent meydanına sahip olmayan Artvin'de, Valilik binasının bulunduğu küçük alan, kentin merkezi sayılıyor. İdari binaların ve genel alışveriş mekanları da bu alan çevresinde yoğunlaşıyor. Ben de Artvinliyim ama bu bilgilerin çoğunu AA muhabiri Elif Koçak'ın 10 yıl önceki araştınmasından aldım. Artvin, Türkiye'nin flora ve fauna açısından en zengin bölgelerinden biri olma özelliğine sahip. Vadilerde ve dağların eteğinde yüzlerce farklı kelebek, kuş ve yırtıcı hayvan yaşıyor ve binbir çeşit çiçek yetişiyor. Yurt içinden ve yurt dışından gelen birlerce turist tertemiz orman havasını teneffüs etmek ve çevreyi keşfetmek için doğa turları yapıyor.
Yok olma tehdidi altında kırmızı akbaba kolonileri nehir kenarlarındaki kayalıklarda yaşamlarını sürdürüyor. Artvin'in Borçka ilçesine bağlı Camili köyü de Türkiye'deki ilk ve tek biyosfer rezerv alanı. Gürcistan sınırına yakın köyün eski adı 'Macahel.'' Anadolu'nun gizli saklı köşelerinde pek çok göl var, bir çoğunun adı da Karagöl. Çoruh'taki barajları gezdikten sonra Borçka'daki Karagöl'ü kesinlikle görmelisiniz. Bölgeye kadar gidip bu eşiz krater gölünü ve çevresini görmeden ayrılmayın. Gölün çevresi, Doğu Karadeniz'in simgesi dev ladin ağaçları, köknar ve çamlardan oluşan yoğun ormanlarla kaplı. Kış turizminin gözde mekanlarından olmaya aday Atabarı Kayak Merkezi, şehir merkezine 17 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Cehennem Deresi'ni görmeden dönmeyin
Artvin'in kıyıdan uzak dağlık iç kesiminde yer alan Ardanuç ilçesindeki 'Cehennem Deresi' Kanyonu,açık hava müzesi izlenimi uyandıran ilginç manzaralarla karşılıyor konuklarını. Kanyon, Artvin-Ardanuç karayolunun 30. kilometresinde yer alıyor ve doğal yapısıyla görülmeye değer bir yer olarak öne çıkıyor. İlçede, Bulanık köyündeki Yeni Rabat Kilisesi, Adakale köyündeki Gevhernik Kalesi, Ferhatlı köyündeki Ferhatlı Kalesi ile ilçenin eski merkezi Adakale Mahallesi'ndeki İskender Paşa ve Salih Bey Camii de ziyaret edilebilir. Camili Havzası, Borçka Karagöl, Şavşat Karagöl'ü gezmeden, Yusufeli İşhan ve Barhal kiliselerini görmeden, Hinkal, Laz Böreği, döner, şiş ve puçuko yemeden, bal, zeytin ve ceviz almadan, denk geldiğinizde festivallere (Artvin Kafkasör, Şavşat Sahara, Ardanuç Çurisbil) katılmadan dönmeyin.
Yol üzerinde yine yeşillikler arasında Borçka'dan geçip tünelle Hopa'ya ulaşıyorsunuz. Buraya kadar gelmişken, Sarp Sınır Kapısı'nı da görebilirsiniz. Gürcistan toprakları ile Türkiye'yi ayıran sınır kapısında neredeyse günün her saati yoğun bir trafik hakim. Eğer pasaportunuz yanınızdaysa, çıkış harcı yatırdıktan sonra Batum'a geçebilir, bu şirin sahil kentini de keşfedebilirsiniz. Yol bittiğinde, Artvin'i, samimi insanlarını, el değmemiş doğasını, Çoruh'un sesini özleyeceğinizi hissederseniz şaşırmayın. Yöre halkının kente ilk gelenlere söyledikleri "Artvin'e bir gelen ağlar, bir de giden ağlar" sözü gelsin aklınıza...