15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde darbenin enformasyon savaşı boyutunu ve darbelerle mücadele yöntemlerini, Askeri Sosyoloji üzerine de çalışmalar yürüten Güvenlik Bilimleri Analisti Onur Dikmeci anlattı. 

15 Temmuz Darbe Girişiminde Enformasyon Savaşı Yapıldı

Enformasyon savaşı kavramı da pek çok güvenlik terimi gibi askeri alanda doğmuştur. 1970’li yıllarda Amerikalı mühendisler tarafından geliştirelen teoriye göre bilgi süreçlerinde yoğun bir bilgi akışı bulunmaktaydı ve bu bilgi akışının düzenlenmesi hem akademik literatürün hem de sivillerin uygulama alanları arasına girmiştir. Artık savaş, barış ya da darbe zamanlarında enformasyon savaşı yürütülmektedir. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde de enformasyon savaşının bütün ilkelerinin Türkiye’ye karşı uygulandığını görmekteyiz. 

Enformasyon savaşında ilk unsur bu savaşın güvenliğini sağlayan operasyonel güvenliktir. Darbeciler hava, deniz ve jandarma kuvvetlerinde karacılara nazaran nispeten daha güçlü örgütlenmişler ve mühimmatlarla sivil, polis ya da darbeye direnen asker ayırt etmeksizin kanlı bir süreci başlatmışlardır. 
Enformasyon savaşının ikinci unsurunu ise elektronik savaş oluşturmaktadır. Darbeciler öncelikle Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nı işgal etmeye kalkmışlar hatta iki darbeci sahte MİT kimliği göstererek başkanlığa girmeye çalışmışlardır. 2012 yılından itibaren elektronik istihbaratın en yetkili mercisi olan MİT ise ağır silahlarla hedef alınmıştır. 

Enformasyon savaşının diğer unsurlarını bilgi süreçlerine bilgisel ya da fiziksel saldırılar oluşturur. Darbeciler yurtiçi ve yurtdışında ki haber ağlarıyla ortaklık kurarak, Türkiye aleyhinde yayınlara başlamışlar, darbeyi aklayıcı haberler yapmaya çalışmışlardır. Ayrıca bu süreçte TÜRKSAT yerleşkesi vurulmuş, TRT ve bazı özel medya kuruluşları darbeciler tarafından basılmıştır. 

Enformasyon savaşının önemli bir unsurunu oluşturan psikolojik savaş, kitlenin duygu ve düşüncelerini etkilemeyi, değiştirmeyi ve formatlayarak uygun zemin haline getirmeyi amaçlar. Burada aldatma ve manipüle yöntemlerine başvurulur. Darbe süresince bazı medya organlarında darbecilerin başarılı oldukları işlendi ya da devlet yetkililerinin teslim oldukları açıklandı. Rütbesizlere ise işkence yapıldığıyla ilgili sahte fotoğraflar paylaşıldı. Psikolojik savaş darbe sonrasında da devam ettirildi. İlk etapta FETÖ yöneticileri darbeyi milliyetçilerin-ulusalcıların yaptıklarını işlediler. Daha sonra iç kamuoyunda kontrollü darbe söylemleri yer buldu. Görüldüğü gibi bu darbe girişiminin çok kapsamlı enformasyon savaşı boyutu da bulunuyor ve Türk Devleti bunları akamete uğrattı. 

15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında da enformasyon savaşının sürdürüldüğünü belirtmiştik. Darbeler şahısları veya partileri değil bütün ülkeyi hedef alırlar. Ülkenin dış kamuoyunda imajı sarsılır, yabancı yatırımcılar ise ürkerler. Hiç kimse darbe olan ve ne olacağı belli olmayan bir ülkeye turistik ziyarette bulunmak istemez. Yani bir ülkeyi her bakımdan olumsuz etkiler. Artık psikolojik bilgi savaşlarına mahal verilmemeli ve bu darbe girişiminin herkesi hedef aldığı kilit noktalarında ise FETÖ mensupları olduğu gerçeği düzgün biçimde aktarılmalıdır. 

Darbeler Nasıl Önlenir? 

Orduların bulunduğu her ülkede zayıf bile olsa darbe ihtimali bulunur. Türkiye gibi kırılgan demokrasilerde bu oran uzun yıllar boyunca yüksekti. Şu anda Türkiye de sivil siyaset güçlendi. Ancak bu yeterli değildir. Sivil toplumda güçlenmelidir. Türkiye örneğinde görüleceği üzere sivil toplum genellikle siyasetle organik bir ilişki içerisindedir ya da hemşehri dernekleri biçiminde kültürel organizasyonlar gerçekleştirilmiştir. Sivil toplumun, siyasetten bağımsızlaşması, sendikaların, meslek örgütlerinin ve baro gibi merciilerin son derece etkin, örgütlü olmaları gerekiyor. Siyasiler bu durumdan hoşlanmayabilirler ancak sivil toplum hem siyaseti yenilemeye zorlar hem de yasama, yürütme, yargının dışında etkin bir güç olarak görev yapar. Böyle bir toplumsal düzende kim niye darbeye başvursun? 

Ayrıca hangi söylem ve niyette bulunursa bulunsun her darbe girişimi kötüdür ve bu öğretilmelidir. 

Sivil kontrol, demokratik sivil-asker ilişkileri için önemlidir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk te askerlerin siyasetle iştigal etmemelerini istemişti. Bu kişisel bir istek değildir bir milli güvenlik prensibidir. 
Güvenlik konularında ise ordu mensuplarına tabiiki danışılacaktır. Askeri tabiplik ve askeri hukuk gibi teknik konularda orduya imkân tanınması vesayeti doğurmaz. Askeri personelin özlük haklarının tam olarak iyileştirilmesi de şarttır. Yani zümreye bir bahane bırakılmamalıdır. Her ne kadar güvenlik, iletişim, istihbarat gibi konularda merkezi teşkilatlanmayı kabul etsekte bu merkezi birimler bazı alanlarla ilgili bölünebilirler. Buna güç bölünmesi denir ve demokratik sivil kontrol yöntemlerinden biridir. 

TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan yeni anayasa mesajı! TBMM Başkanı Kurtulmuş’tan yeni anayasa mesajı!

Enformasyon savaşıyla başlayan bilgilendirmemizi yine bu kavramla bitirelim. Bazı darbeci askerler darbeden sonra yurtdışına kaçtılar ve oturum aldılar. Ağırlıklı örgütlendikleri ülke Almanya’dır. Bu darbeciler sosyal medyadan yayın yapıyor ve konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmayanları etkileyebiliyorlar. Ayrıca yabancı lobilerlede görüşüyorlar. Bu noktada sağlıklı bir stratejik iletişim bağlamında karşı psikolojik savaş gerekiyor. Darbeden sonra büyük ölçüde temizlenen Türk Silahlı Kuvvetleri hem siysetle hem de bürokratik kurumlarla kurumsal iş birliğini ve iletişimini güçlendirdi. Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi. Artık bütüncül bir güvenlik iletişimini sağlıklı biçimde inşa edebileceğimizi söyleyebiliriz. 

Onur Dikmeci Kimdir? 

İstihbarat ve Güvenlik Bilimleri üzerine düşünce kuruluşlarında çalışmalar yürüten Dikmeci’nin akademik çalışmaları arasında askeri sosyoloji de yer almaktadır. Sivil-asker ilişkileri, askeri sosyoloji ve darbelerle mücadele konularında pek çok konferansı, makalesi ve kitabı bulunmaktadır. 

Editör: İrem Nur Kaya