Konumuz; halka arz…

Sadece patronlara ve taşeron satıcılar ile işbirlikçilerine yarayan halka arzlarda suçu sadece yetkili kurumlara atamayız.

Onlar iyi denetim yapamıyor.

Şirketlerin halka arz rakamlarını doğru belirleyemiyor.

İyi -kötü şirket ayrımı yapamıyor.

Patron satışlarına göz yumuyor…

Şeklinde pek çok neden saysak da iğne-çuvaldız örneğinde olduğu gibi suçu başka yerlerde de arayalım.

Ancak ararken;

-Yatırımcı da akıllı olsun, her halka arzdan mal almasın, demeyelim.

Çünkü halka arz öncesinde patronlar şirketlerinin tanıtımlarını öyle iyi yapıyorlar ki, almamak mümkün değil.

İşte burada halka arzlara aracılık eden, aracı kurumlara çok iş düşüyor.

Aracı kurumlar, kapılarını her çalan şirketin halka arzını kabul etmemeli.

Etseler dahi, bu arzları gerçek değerlerinden yapmalı.

Bir de halka arzları sempatik göstermek için, değişik metotlar bulmamalı.

Patron, aracı kurumun dayatması ile yatırımcılara;

-Halka arz fiyatından geri alırım, sözü vermemeli.

Bu söz, tahtada kumara neden oluyor.

Patron sözüne güvenerek herkes halka arza;

-Nasıl olsa aldığım fiyat garanti, yüzde 2 kazansam yeter, diyerek alış gönderiyor.,

Bu düşünce ile halka arza büyük talep oluyor.

Aracı kurum, halka arzı tamamlamanın mutluluğunu yaşıyor.

Patron da gelen talepten memnun oluyor.

Mutluluk tahtanın işleme açılması ile son buluyor.

Profesyoneller, yok denecek kadar düşük komisyon ödedikleri için, aldıkları hisseleri birkaç kademe yukarıdan, amatörler ise satışlarını biraz daha yukarıdan satışa koyuyor.

İşlem başladığında ise tahtaya inanılmaz satış geliyor.

Günlük oyuncular da halka arz fiyatına alış koyup bekliyor.

Sonuçta satış yüksek olduğundan, işlemler daha çok halka arz fiyatından gerçekleşiyor.

Böylesine yüklü satış beklemeyen patron, söz verdiği, aracı kurum ile sözleşme imzaladığı için halka arz fiyatına gelen satışları karşılıyor.

Bu arada günlük oyuncular da halka arz fiyatına aldıkları hisseleri bir iki kademe yukarıdan satmaya çalışıyor.

Sonuçta ortaya patron ile günlük oyuncular kaştı karşıya kalıyor.

Hisselerin fiyatı sürekli sabit kalırken, patron sattığı hisselerin çoğunu geri almak zorunda kalıyor.

Aracı kurumun yeni bir buluş gibi piyasaya sunduğu oysa borsada çok yıllar önce Zorlu Grubunun sahibinin yaptığı, halka arz fiyatından geri alma operasyonu kumarcıların işine yarıyor.

Nedeni de şirket halka arzdan kazandığı paraları çok kısa sürede geri alımlar ile iade etmesi.

Patronun geri alma sözünün sona erdiği tarihte ise, tahtada beklenen sona geliniyor.

Devreye taşeron satıcılar giriyor.

Pazarlıklar başlıyor.

Ve ciddi komisyonlar karşılığında gerçek halka arz başlıyor.

 

Şirketleri saygınlık ve para kaybetmemeleri.

Yatırımcıların zarar etmemeleri.

Tahtalarda kumar oynanmaması.

Taşeron satıcılar tarafından satışlar yapılmaması için,

Aracı kurumlara büyük görev düşüyor.

Öncelikle; geri alma sözü ile halka arzlara son vermeleri.

Hisse satışlarının gerçek değerlerinden yapılmasına dikkat etmeleri.

Taşeron satıcılardan uzak durmaları.

Günü kurtarmak değil, geleceğe yönelik stratejiler çizmeleri gerekiyor.

Sürekli taşeron satıcılardan bahsediyoruz.

Kimdir bunlar.

Nasıl çalışır.

Kimlerden destek alır.

Güçleri nedir.

Biraz da bunlara değinelim.

Öncelikle; borsada taşeron satıcıların sayısı fazla değil.

İsim sorulsa herkes ilk olarak,

"Futbolcu Mecnur" un ismini verir.

Evet, Mecnur piyasada adı ön planda anılan bir oyuncudur.

Hakkında çok sayıda manipülasyon davası açılmıştır.

Ki; bazı davalarından hüküm de giymiştir.

Mecnur simge bir isimdir.

Sanki borsadaki tüm taşeron satışları Mecnur yapıyormuş gibi hava yaratılır.

Bu hava niçin yaratılır.

Diğer büyük satışlar.

Manipülasyonlar…

İnsider tradingler ortaya çıkmasın diye.

Herkes konuşur.

Herkes bilir.

Borsada;

Banka sahipleri…

Holding patronları.

Medya yöneticilerinin adları büyük oyuncular olarak anılır.

Ancak, hiçbiri hakkında manipülasyon ya da insider trading davası açılmaz.

Nasıl olduysa sadece birisi hakkında;

İnsider trading davası açıldı.

Patron Ankara'ya dergâh kurdu.

Dava için takipsizlik kararı aldırdı.

O güne kadar…

Hatta bugün dahi…

Bu tür takipsizlik kararlarında.

Ya da berat kararlarında hemen Yargıtay'a itirazda bulunan yetkili kurum her nedense patronun takipsizlik kararına itiraz da bulunmadılar.

Neden bulunmadıklarını da açıklamadılar.

Dahası, hiç kimse de bunun hesabını sormadı.

Çünkü oltadaki balık büyüktü.

Mahkemenin devam etmesi ülkede yankı uyandırırdı.

İşte bu nedenle; 

Büyükler işlerini rahat görsünler,

Halkı kolay soysunlar diye, Mecnur gibi taşeron satıcılar sürekli vitrine konur.