KIŞI merak eder. Hayatı, dünyayı tanımak, güçlükleri aşmak ve başarmak ister. Bunun için kendini bilmediği günlerden beri okula gönderilir. Kişi okulda ona merakı giderilsin, bilmedikleri öğretilsin, hayatla, hayatın engelleriyle baş edebilsin ister. Kişi gelişme çağının ardından başkaları tarafından, en başta aile mensupları tarafından, sonra da teması olan herkes tarafından takdir edilmek ister. İster ki okul da ona bunu temin edebileceği bir nitelik kazandırsın. Kendisinden başka herkesin onu takdir edebilmesi için gereken nitelikler, dünyada geçerli olan, ticaret dilini, ilim dilini, sanat ve felsefe dilini öğrenmek ister. Dünyada nerede ne var, hangi yaşama biçimleri var, hangi teknik muhteva var bilmek ister. Kim, nerede hangi seviyede teknik alet ve edevatı kullanıyor, üretiyor bilmek ister. İnsanlarla, kurumlarla, devletle ne gibi ilişkileri olacağını merak eder ve bilmek ister. Bütün bu bilmek istenilenleri ders içeriklerine yerleştirerek çocuğa, kişiye, bireye öğretmek gerek.
İnsan kendi dilini, kendi tarihini, kendi vatanını, kendi devletini, hamaset ve siyaset yapmadan olanaklarını ve imkeansızlıklarını bilmeli. Sadece harita üzerinde, yazılı anlatımlarla vatan öğrenilemez. Demek ki, vatan ve coğrafya dersinin içeriğinde gezerekgörerek öğrenmek kaçınılmaz olmalı. Ticarette, diplomaside, savaş ve sanayide güçlü devletlerin lisanları öğrenilmeli. Yazma-okuma ve konuşma olarak öğrenilebilmeli. Yabancı dil denilen dersleri 90 yıldır okullarda öğretemediğimizi dikkatlerden kaçırmadan yeni içeriklerle başka milletlerin dilleri öğrenilmeli.
En başta yabancı dil anlayışı değişmeli. Medeniyet dilleri ve medeniyet dilleri içinde milli dil öğrenilmeli. Her millet hangi medeniyet içinde yer alıyorsa, dili de o medeniyetin dilleri arasında anılır. Türk çocuğu, Türk insanı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Arapça ve Farsça’yı kendi medeniyet dilleri olarak algılamalı ve öğrenmeli. Çünki o diller Hak ve Hakikat medeniyetinin dilleridir ve milletimiz 1000 yıl o iki dilde ilim ve sanat eseri üretmiştir.
O halde dil öğretimi çok çeşitlendirilmelidir. Türkçe-Arapça-Farsça Hak ve hakikat medeniyetinin dilleri olduğu için öğrenilirken, ABD-İngiltere dili, Fıransa, Almanya-Avusturya dili, Japon, Çin dilleri de öğrenilmelidir. Hele Çin dili Türk tarihinin derinliklerini kaydederek muhafaza eden bir dil olduğu için mutlaka öğrenilmelidir. İlişkimizin yoğun olduğu Rus dili öğrenilmelidir. Ders içerikleri ne kadar zengin ve çeşitli olabilirse o kadar olmalıdır.
Kişi okula gittiğinde, öğrenim gördüğünde bunları bekler. Gel gelelim okullar vakit geçirme yeri olarak kullanılıyor. Zoraki toplantı yeri olarak kullanılıyor. Ucuz eğlence yeri olarak değerlendiriliyor. Özel okullar ucuz eğlence yeri bile olamıyor.
Kişi öğrenim gördüğünde evinde, işyerinde oluşabilecek küçük arızaları tamir edebilmeyi de ister. Kişi bazı aletleri icat etmek ve geliştirmek de işler. Yani kişi kendisine sadece bilgi yüklenmesiyle yetinmez, ufuk kazandırılmasını, karşılaşacağı her güçlüğü alt edebilecek yetenekleri kazanmak da ister. İşte kişinin beklentilerine göre ders içeriklerini hazırlamak gerekir. Devlet düzeneği kendi beklentilerini yaygın eğitimle elde etmeyi pilanlamalı.
Örgün eğitim, kişinin iyi bir yaşam, haysiyetli bir hayat elde edebilmesini, hayatı ve dünyayı kavramasını, güçlükleriyle baş edebilmesini sağlayacak nitelikler kazandırmalıdır. Bundan sonra ailenin ve devletin öğrenimden beklentileri devreye girer. Önce sağlam bir birey, yeteneklendirilmiş, bilgilendirilmiş ve en önemlisi de ufuklandırılmış bireyler elde etmek öğretim ve eğitimin temel hedefi olmalıdır.
Dünyada çok ve etkin kullanılan dilleri bilen, kendi medeniyet dillerini bilen, ülkesini aynel yakıyn bilen, dünya ve hayat şartlarını bilerek zorlanmadan uyum sağlayabilen, haysiyetli bir hayat için gerekli donanımı olan insanlardan oluşan bir ülkeye kimsenin gücü yetmez.