OVA şehirlerde, yazılarda kurulan şehirlerde bisiklet kullanımı çok rağbet görür. Mersin, Konya, Eskişehir böyledir. Muhakkak başka şehirlerimiz de vardır ama ben bildiklerimden söz ediyorum. Urfa, Gaziantep Mardin gibi inişli -çıkışlı, etekli-yamaçlı şehirlerde ise motosiklet kullanmak zorunluluğu vardır. Bu iki ulaşım aracının tekerleri, lastikleri vardır. Bu yüzden bisiklet tamirciliği, motosiklet tamirciliği çok iş yapan iş alanıdır. Hemen her sokak başında daha çok lastik tamircileri olur. Ana caddelerde de jant düzeltme, motosiklet elektroniği tamircileri vardır. Onların elleri ve giysileri yağ içinde kalır ve onlar hep mekanik kokarlar. Buji temizlemek, yağ değiştirmek, yakıt boşaltmak gibi işleri yaparak yürümeyen motosikletleri yürütürler ve ekmeklerini alın teriyle kazanırlar.
Artık yama bile kurtarmaz
Bu tamircilerin sıklıkla tamir etmek zorunda kaldıkları lastiklerdir. Lastik, içi hava doldurularak kullanılan bir gereç. Lastikler zaman içinde balon yaparlar. O balon yapılan yer bir süre sonra patlak olarak kullanıcının karşısına çıkar. O patlak yerin etrafı önce zımpara ile inceltilir, sonra da yapıştırıcı ile oraya bir yama koyulur. Böylece patlak yer hava kaçırmaz duruma geldiği için lastik tekrar kullanılmaya başlar. Gel gelelim lastik bir kere balon yapmaya başladı mı, eskimiş demektir. Birkaç gün sonra da başka yerden balon yapacaktır. Ha bire o lastik yamalanacak ama günün birinde lime lime tabir edilir hale gelir.
Toplum da lastik gibidir
Toplum da bisiklet lastiği gibidir. Zamanla eskir ve değişik yerlerden balon yapmaya başlar. Balonlardan da patlaklar meydana gelir. Yönetim, yeni yasalar, emirler ve yasaklarla, bisiklet kullanıcısı gibi patlakları tamir ettirerek yoluna devam etmek ister. Ama lastik eskimiş ve miadını doldurmuştur. Lastiğin değişmesi gerekmektedir. Yerine ısınmış insanlara bunu anlatmak zordur. İnsanlar söyleyeceklerini sizden biriymiş gibi söylemenin sancısıyla kıvranırlar. Tıpkı lastiğin balon yapmaktan kaçınamaması gibi, sizi eleştirmekten kendilerini koruyamazlar.
En lazım duygu haysiyet
Abdurrahman Dilipak ve Ahmet Taşgetiren imzalarının yazıları bana bisiklete bindiğim ve lastiğimin balon yaptığı günleri hatırlattı. Devlet etmekten, yönetmekten, iktidardan uzak durmak hiçbir faninin kabul edeceği bir durum değildir. Ama hayat fanidir, hayattaki her şey fanidir. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Bunun dışında bir kader yok yaratılmışlar için. Haysiyet insana en lazım olan duygudur. ‘Bir insanı cezalandırmak istiyorsanız onu yüksek bir makama tayin ediniz’ demişler. Çünki bir süre sonra işinden ayrıldığında hep aynı seviyede iş arayacağından ve bulamayacağından işsiz kalacak diye bir darb-ı mesel var. İnsan biat edebilir. Biat da bir irfandır, medeniyettir. Fakat biat eden insan kendi iradesiyle hareket etmekten imtina etmek zorundadır. Düdükle bir yere oturanlar düdükle de oradan kalkarlar. Bu durumda insan biat ettiğini ifade ederse daha haysiyetli davranmış olur. Bir de durumunu akılla, zeka ile, demagoji ile savunmaya kalktığında haysiyet bu işten yara alır, hatta ölür.
Zafer sarhoşluğu
Her insan zafer sarhoşluğu yaşar. Bu sarhoşluk anında haddini aşar, şımarır, yanlışlar yapar. Daha önce omuzlarına basarak yükseldiği kişileri artık ciddiye almaz bir hale gelebilir. Uyarıldığında da çok hiddet göstererek, o uyaranları ve bundan sonra uyarmaya yeltenecekleri de cezalandırmanın yöntemini geliştirir. Ne yaparsa yapsın, yolun sonu görünmüşse, bisikletin lastiği balon yapmaya başlamışsa, patlaklar birbirini takip edecek ve eninde sonunda o lastik artık kullanımdan kaldırılacaktır.