MAĞARALAR Şehri, Kayalar Kenti, Süryanice Hesna Kepha, Arapça'da Hisn Kafya ve Osmanlılarda da Hasankeyf olarak tarihe geçmiş ülkemizin en nadide yerlerinden birisiydi. Yerlerinden birisiydi diyorum, çünkü her geçen gün yavaş yavaş tarihin sayfaları arasında eriyip gidiyor. İlk kez 1999 yılında gördüğüm Hasankeyf ile birkaç ay önce gittiğim Hasankeyf arasında dağlarca fark var. Eğer hiç görmediyseniz vakit kaybetmeden, yok olmaya mahkum edilmiş bu nadide güzelliğin son kalıntılarını görme fırsatı yaratın kendinize.
 
Batman'da Dicle Nehri üzerinde yer alan ve 1981 yılından beri doğal koruma alanı olan Hasankeyf, çevresinde yaklaşık olarak 6 bine yakın mağara bulunması nedeniyle "Mağaralar Şehri" olarak da anılıyor.
Tarihi günümüzden yaklaşık olarak 10-12 bin yıl öncesine kadar giden ancak kimler tarafından kurulduğu bilinmeyen Hasankeyf, Sümerler, Asurlular, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler, Moğollar, Akkoyunlular ve Osmanlıların egemenliğinde bulunmuş ve bu kültürlerden örnekler almış tarihi bir şehir. Hasankeyf altın çağını Artukluların başkenti olarak yaşamış. 
 
 
Her yanı çok güzel
 
Kale üzerinde Eyyübilere ait Ulu Cami, Büyük ve Küçük Saray bulunuyor. Kalenin doğusundan gelen Şa'bülkebir ismi verilen büyük yarık Hasankeyf'in en yoğun yerleşim merkezi olmuş. Burada çok sayıda mağara var. Yukarı doğru gidildikçe, yarık daralıyor ve bir noktada mağara evler bitiyor. Şehrin güneyinde bulunan kaya kütlesinin şehre bakan cephesinde de ev olarak kullanılan yüzlerce mağara var. 1524 yılında Osmanlıların eline geçtikten sonra büyük bir şehir olduğundan, Sancak Merkezi yapılmış. Yamaçlara kurulu bazı mağara evleri 1-2 odalı ve hala kullanılıyor. 
 
Hasankeyf Kalesi
 
Bizanslılar tarafından M.S. 363 yılında inşa edilmiş. Çok korunaklı ve ele geçirilmesi zor olan bu kale. Kalenin asıl adı "Hısno Koyfa" yani, Kaya Kalesi. O dönemlerde Süryani piskoposluğunun merkezi olmuş.Kale, Dicle Nehri'nden 200 metre yükseklikte. İmam Abdullah Kapısı ve Sır Kapısı olmak üzere iki kapı var. Kaleye su taşımak için Dicle nehrine inen biri açık diğeri gizli 200'er basamaklı iki takviye yol var. Bir de halk arasında küçük kale olarak bilinen yer var. Kalenin doğusunda bulunan kaya kitlesi, bir zamanlar darphane olarak da kullanılmış. Artuklular ve Eyyübiler döneminde burada basılan paralar Mardin Müzesi'nde bulunuyor. 
 
 
Büyük ve küçük saray
 
Büyük Saray, kalenin kuzeyinde, Küçük Saray'ın karşısında. Büyük ölçüde yıkılmış durumda. Nehre bakan cephesi yuvarlak payandalı. Sarayda, gizli bir kapıdan hareme çıkılan özel odaların olduğu sanılıyor. Köprü ayaklarında olduğu gibi, bu taşlar da madeni kramplarla birbirlerine kenetlenmiş. Bu özelliğinden dolayı dibindeki kasıtlı tahribata rağmen, kule yıkılmamış. Küçük Saray ise kalenin kuzeydoğu ucunda. Kayalar; aşağıdan itibaren saraya uygun bir şekilde yontulduğundan, dev bir kule görünümü taşıyor. Kuzeye bakan cephedeki pencerenin üstünde iki aslan kabartması, bu kabartmaların ortasında da kufi levhalar bulunuyor. 
 
Ilısu Barajı perişan etmiş
 
Baraj yapmak için bütün çevreyi katledip, antik kentin bazı bölümlerinin patlayıcılarla havaya uçurulduğunu duyan turistlerin ağzı bir karış açık kalıyor. Baraj tamamlandığında ilk çağlardan beri yerleşim alanı olan bölgedeki İran, Arap Yarım Adası, Kafkaslar ve Anadolu arasındaki geçişi sağlayan çok sayıda yol ve geçit ne yazık ki sular altında kalacak. Oysa barajdan üretilecek elektrik enerjisi şu anda ülkemizde hidroelektrik santralleri aracılığı ile üretilen enerjinin, yalnızca yüzde 10'nu civarında olacak. Ilısu Barajı, yörenin kültürel mirasını yok etmenin yanında, 80 bine yakın kişiyi de evsiz bırakacak. 
 
Artuklu Köprüsü
 
12'nci yüzyıl başlarında Artuklular zamanında yapılan köprü, 14'ncü yüzyıl başlarından itibaren, bir süre kullanılmamış. Daha sonra Artuklu hükümdarı al-Adil Gazi tarafından restore ettirilmiş. 15'nci yüzyılda, köprü, bu kez Akkoyunlular tarafından yeniden bakıma alınmış. Ortaçağda kesme taştan yapılan kemeri en fazla açık en büyük köprülerden biri. Ortadaki büyük kemeri taşıyan, iki orta ayağın arasındaki açıklık 40 metre. Ayaklar, akıntı tarafında üçgen, diğer tarafta ise, dairesel şekilde. Dış cepheleri birbirlerine madeni kramplarla kenetlenmiş kesme taştan yapılma.
 
Zaman tüneli gibi
 
Burada gezmek zaman tüneline girmek gibi. Er Rızk Cami'ne gidince Eyyubi Meliki Ebu'la Mefair Süleyman zamanına gidiyorsunuz. O dönemde 811 yılında yapımına başlanmış. Kapısında Arapça olarak yazılı Allah'ın 99 ismi bulunuyor. Minaresi çift merdivenli. 
Hasankeyf Örenyeri'ne gelince... Mezopotamya'nın en eski yerleşim yerlerinden biri.adece bu bölgede 4 binin üzerinde mağara olduğu söyleniyor. 
 
 
Yol Geçen Hanı burada!
 
Günlük hayatımızda, girenin çıkanın belli olmadığı mekanlar için kullanılan "yol geçen hanı" sözünün çıkış noktasının Batman olduğu söylenir. Hasankeyf'te bulunan Yol Geçen Hanı, Hasankeyf Kalesi'nin altında bulunuyor ve mağaranın ağzı ise Dicle Nehri'ne açılıyor. 
Mor Aho Manastırı Banı Mahar kırsalı denilen alanda bulunuyor. Mahar Kilisesi anlamına gelen halk arasında Deyr Mahar denilen Mor Aho Manastırı'nın, hangi dönem ve kim tarafından yapıldığı bilinmiyor.  
 
Nasıl gidilir?
 
Hasankeyf; Batman-Midyat karayolu üzerinde. Batman'a 35 kilometre. Hasankeyf Mardin'e 120, Midyat'a 50, Mardin Havalimanı'na 131 km, Batman Havalimanı'na ise 48 km uzaklıkta. Şehirlerarası otobüs seferleri de seçenekler arasında.
 
 
Nerede kalınır?
 
Hasankeyf ilçe merkezinde Otel, Öğretmen evi ve pansiyon bulunuyor. Bana göre Batman merkezde kalınmasında yarar var. Çünkü merkezde yeterli konaklama olanakları mevcut. 
 
Ne yenir?
 
Eskiden Dicle nehri kıyılarındaki tahtlı lokantalarda ayaklarınız Dicle nehrinin serin sularında dinlenirken Dicle Balığı ya da diğer et yemeklerini tadabilirdiniz. Şimdi bunlar daha yukarı taşınmış ve kazıklar üzerine oturtulmuş. Yolgeçen Hanı gibi mağaraların içinde halı, kilim ve eski ahşap mobilyalarla donanmış kafelerde de karnınızı doyurmak mümkün. Ayrıca ilçenin ana caddesinde, birkaç lokanta var. 
 
Yorum
 
19 yıl öncesinin Hasankeyf'i tabii ki çok daha güzeldi. Giderek değişik alanlar yıkılıyor. Yıkım sırasında da yeni bulgulara rastlanıyor. Hangi akla hizmetle böylesine muhteşem güzellik yok edilmek isteniyor, kimse anlamış değil. Görmeyenler vakit kaybetmeyin. Gezerken yanınıza kaymakamlıkça desteklenen ortaokul talebelerinden oluşan kokartlı rehber almayı unutmayın.