OLDUM olası lafı dolandırmayı sevmem. Açık, berrak, anlaşılır, uygulamaya dönük sözler söylemeyeceklerin, bir şey söylemesinden yana değilim. Siyasetçiler lafı dolandırabilir. Ama devlet adamları dolandıramaz. Hangi şapka ile söz söylediği belli olmalı. Ergenekon tutuklamaları sürdüğü günlerde Türk Dünyası Araştırma Vakfı’ndaki toplantılara katılıyordum kimi zaman. Kendini Ergenekoncu olarak gören kişiler orada toplanıyordu.
Hepsi de eli kalem tutan, ağzı laf yapan, aydın denilen kişilerdi. Milli Şair Ayhan İnal bey, beni davet ediyordu daha çok. Cumartesi günleri öğle yemeğinde kuru fasulye pilav, cacık yeniyordu. Sohbetler ediliyordu. Genellikle siyasi eleştiriler yapılıyordu. Hemen herkes bir şeyler anlatıyordu. Bilindik eleştirileri sıralıyordu. Hükümet eleştirilmek durumundaydı ama, hükümet dini öne çıkaran insanlardan oluştuğu için din de eleştirilerden nasibini fazlasıyla alıyordu. Kimi zaman vicdanım sızlıyor ve ‘Benim burada ne işim var’ diye hayıflandığım oluyordu. Sapla saman aynı muameleyi görüyordu. Hükümetle din eleştiri oklarının hedefindeydi. Fakat orada bir bilge adam vardı.
Herkesin istediği kadar konuşmasına izin verdikten, herkes sözünü tamamladıktan sonra o bilge adam bir ya da iki cümle söz söylüyordu. Bütün haddi aşmaları, hükümetle dinin karıştırılmasını ortadan kaldırıyordu. Merhum Turan Yazgan hocaydı o bilge kişi. Ona hayrandım. O kadar net, o kadar açık, berrak ve kısa konuşuyordu. Ama tüm yanlışları ortadan kaldıracak güçte konuşuyordu. Nokta atış yapıyordu. Lafı dolandırmıyor ve sadre şifa şeyler söylüyordu. Kendisini rahmetle anıyorum.
Uygulanabilir fikirleri yok
Yeni Şafak Gazetesinin yazarı Osman Akkuşak beyefendi, benim çok eski bir ağabeyimdir. Bir yazar, düşünür, şairden söz ediyorduk. Osman abinin yaşdaşı ve yakın arkadaşıydı o kişi. Akkuşak beyefendi benim övgülerime karşılık, ‘Uygulanabilir fikirleri yok’ dedi. Düşündüm sonra, evet, medeniyetten, İslam’dan düzenli biçimde söz ediyordu ama, geleceğe ışık tutacak, uygulandığında milletin bir güçlüğünü giderecek bir düşüncesi yoktu.
Çözüme yönelik söz olmalı
Önemli olan bu. Uygulanabilir fikir sahibi olmak, uygulandığında milletin hayatını kolaylaştıracak, yaşama seviyesini yukarıya taşıyacak fikirler olmalı. Değerli yazar Ayşe Tunceroğlu bir yazı paylaşmış. Samsun’da yerel bir gazetede yayınlanmış. Yazının başlığı müstehcen. Ama yine de bir hanımefendi yazar o yazıyı paylaşmış. Yazının başlığı Jalenin donu. Eskiden olsaydı, manevi değerlerimizin değer kaybı yaşamadığı günlerde ya da az yaşadığı günlerde olsaydı, bir hanım bu başlıklı bir yazıyı paylaşmaktan haya ederdi. Bu yazıda Osmanlı geri Batı ileri dedikten sonra Cumhuriyeti de Osmanlı ile rekabete sokanlara karşı nitelikli eleştirel bir yazı. Ama uygulamaya yönelik tek cümle yok. Birilerini mağlup etmekten başka bir amacı da yok. Çözüme yönelik, güçlük giderecek sözü olmayanın yazdığı yazılara üzülürüm.
Hanımların edebi farklıdır
Bir yayınevi sahibesi vardı. Bir kitaba tanıtım yazısı yazmıştı. Süleymaniye Camiinin inşaatı sırasında bir ustanın bir taşı götürüp geri getirmesinin sebebini ve oraya bir hamam yapılmasını konu almıştı. Çok hayret etmiş ve hayretimi kendisine ifade etmiştim. Bir hanım kaleminin bu konuya uzak durmasının daha edebe uygun olacağını söylemiştim. Erkek ve hanım yazar aynı konuları aynı biçimde yazamazlar. Hanımların edebi ile erkeklerin edebi farklı çizgilere sahiptir. Eskiden böyleydi, her konu her cemiyette konuşulmazdı, yazılmazdı da. Kadın varsa, çocuk varsa mecliste, konuşmalar biraz daha edep süzgecinden geçirilirdi. Erkek erkeğe, kadın kadına konuşma deyimleri bu yüzden vardı.